Tasarrufun iptali davalarının amacının; borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinde cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak" olduğu- Yapılan haciz işlemleri sırasında tutulan haciz tutanaklarından ve alınan aciz belgesinden borçlunun aciz halinde olduğunun belirlenmiş olduğu- Taşınmazı borçlu davalıdan satın alan üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında alacaklı davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği-
Aleyhine açılan tasarrufun iptali davasına karşı verdiği cevap dilekçesi ile "uygulanan hacizler nedeniyle manevi tazminat davası" açmış olan davalı üçüncü kişinin bu davasının -aralarında bir irtibat bulunmayan- tasarrufun iptali davası ile birlikte görülemeyeceği (bu davanın asıl davadan ayrılıp, müstakil bir dava olarak incelenmesi gerekeceği)–
Davacı tarafından "davalı borçlu tarafından yapılan tasarrufların BK'nun 18. maddesi uyarınca, olmadığı taktirde İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesi"nin istenmiş olması nedeniyle, -HUMK. 76'ya (şimdi; HMK. 33'a) göre- olaya uygun yasa maddelerini uygulamak ve hukuki nitelendirmeyi yapmak gerekirken, ayrı ayrı açılmış iki dava varmış gibi karar verilemeyeceği–
Kural olarak "cebri icra yoluyla yapılmış olan satışlar (ihaleler) hakkında" iptâl davası açılamayacağı, ancak "alacaklısından mal kaçırmak amacına yönelik bir (muvazaalı) alacak-borç ilişkisi yaratılarak, takip yapılmak suretiyle gerçekleştirilen ihaleler hakkında iptâl davası açılabileceği–
İİK.nun 277 vd maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişinin “borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğunu” ileri sürmesi halinde, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekeceği, çünkü iptal davasının dinlenebilirlik koşullarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin “borçlu” durumda olması, başka bir deyişle alacaklının gerçekten “alacaklı” sıfatını taşıması gerektiği–
"Taraf teşkili" kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece kendiliğinden gözetileceğinden, aralarında "zorunlu dava arkadaşlığı" bulunan "borçlu" ya da "üçüncü kişi"nin açılan davada davalı olarak gösterilmemiş olması halinde, bu kişiye usulüne göre dava dilekçesi tebliğ edilip, kendisine savunma olanağı tanınmadan tasarrufun iptali davasının sonuçlandırılamayacağı–