İptal davasına konu olabilecek tasarrufların İİK’nun 278 vd.nda tahdidi olarak (sayılarak) belirtilmemiş olduğu, bunların tesbitinin hakimin takdirine bırakılmış olduğu-
Tasarrufun iptali davasının kabulle sonuçlanması halinde, alacaklı tarafından başlatılacak bir icra takibi olamayacağından, "dava konusu taşınmazlar üzerine konmuş olan ihtiyati haczin (ihtiyati tedbirin) kararın kesinleşmesine (ya da; kararın kesinleşmesinden bir ay sonrasına) kadar devamına" karar verilemeyeceği–
Davalı "borçlu" ile diğer davalı "üçüncü kişi" konumundaki kocasının, boşandıkları halde aynı evde karı-koca gibi yaşadıklarının tanık beyanları ile kanıtlanması halinde borçlu tarafından eski kocasına yapılan satışın iptaline karar verilmesi gerekeceği–
Alacaklı vekilinin 3 gün içinde istihkak iddiasına itirazda bulunmaması halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağından bu durumda icra müdürlüğünce dava konusu hacizli mallar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verileceğinden üçüncü kişinin istihkak davası açmakta hukuki yararının bulunmayacağı, açılmış olan davada da alacaklının davalı olarak gösterilmesine gerek bulunmayacağı-
Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin "takip konusu (aciz vesikasında veya aciz vesikası hükmünde olan haciz tutanağında yazılı olan) alacak miktarı" ile -iptal edilen- "tasarrufa konu malın, tasarruf tarihindeki değeri"nden hangisi az ise o miktar üzerinden taktir olunacağı–
"Davalılar arasındaki takibin muvazaalı olduğu" gerekçesi ile İİİK 277 vd. uyarınca tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmişse de, mahkemece davalı borçlunun aciz halini gösteren belgeler sunulmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
5411 S.K'nun 138/11. Fıkrasında, bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın, borçlarının, taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması hâlinde, bu borç, taahhüt ve alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak dava ve icra takiplerinde kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dâhil her türlü sürenin, alacağın devralmadığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon bakımından dokuz ay süre ile duracağı hükmüne yer verilmiş ve aynı Kanun'un Geçici 16. maddesinde de bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümlerin makable şamil olacağı belirtilmiş olmasına göre mahkemece, davacının açtığı işbu dava açışından hak düşürücü sürenin 9 ay süre ile durup durmadığının tartışıldıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun hakkında tasarrufun iptali davası açılmadan önce alacaklıya karşı açtığı menfi tespit davasının sonucunun, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece bekletici mesele yapılması gerekeceği-