İptale davasına konusu taşınmazların, borçlu şirketin borçlarından dolayı üçüncü kişinin iradesi dışında, dava dışı bankanın yaptığı takipte cebri icra suretiyle satılmış olduğundan, taşınmazların, o alacaklının alacağını dahi karşılamadığı ve üçüncü kişiye artan bir para da kalmadığından, davanın konusunun kalmadığı nazara alınarak karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderlerinin haksız olan taraftan alınmasına karar verilmesi gerekceği-
Davacı vekili borçlu davalının parasını ödeyerek satın aldığı aracı kendisi adına tescil ettirmesi gerekirken muvazaalı olarak diğer davalı şirket adına tescil ettirdiğini öne sürerek buna ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiş olduğundan mahkemece borçlu davalı şirketin tüm sicil kayıtları üzerinde inceleme yapılarak borçlu davalının şirkette durumunun tesbit edilmesi, şirket ortağı ve diğer yetkili müdürü ile borçlu arasındaki ilişkinin ne olduğunun saptanması, davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak dava konusu aracın satışı ile ilgili kayıt olup olmadığı, satışla ilgili olarak şirketten yapılan ödeme bulunup bulunmadığının belirlenmesi, borcun kaynağı olan sözleşmede sözü edilen satış sonucu alınan paranın şirket kayıtlarında yer alıp almadığının irdelenmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptaline ilişkin olan davada, davacı, davadan feragat ettiğini bildirmiş olduğundan feragat nedeniyle karar verilmek üzere yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekeceği-
Vefat eden anneden, aralarında borçlunun da bulunduğu mirasçılarına -aynı zamanda dava konusu- olan taşınmazın 151/1012 payının kaldığı anlaşıldığından, mahkemece muristen kalan taşınmazın değerinin belirlenmesi, belirlenen değere göre, borçlu davalıya kalacak payın borcunu karşılayıp karşılamayacağının saptanması, kalan pay borcu karşılayacak ise, dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine, belirlenen miras payının borcu karşılamaması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekireceği-
Sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde, kural olarak “davalıya ayrılan payın, öncelikle davacı alacağının ödenmesine tahsisine; artan tutar kalırsa davalıya bırakılmasına” şeklinde karar oluşturulması gerektiği- Mahkemece, kısmi ödemelerin ve açılmış olan tasarrufun iptali davasının değerlendirilmesiyle karar oluşturulması gerekirken, paylaştırmanın ne şekilde yapılacağını dahi göstermeyen, infazı kabil olmayacak ve karardan sonraki işlemlerin dahi icra müdürünün takdirine bırakacak şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu-
Temyizden sonra davadan feragat edildiği ve davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragate yetkisi bulunduğu anlaşıldığından, bu yönde karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davaya konu tasarrufun yapıldığı sırada taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğu ve bu ipotekten dolayı ipotek alacaklısı bankanın yaptığı takip sonucunda ipoteğin paraya çevrilmesi sonucu taşınmazın satıldığı, geriye davalı üçüncü kişiye bir para kalmadığı da anlaşıldığına göre, davanın konusuz kaldığı gerekçesine dayalı olarak karar verilmesine yer olmadığına hüküm tesis edilmesi gerekeceği-
