Olayın oluş şekli, olay tarihi ve tarafların sosyal ve ekonomik durumu dikkate alındığında hükmedilen tazminat miktarı fazla olduğundan, haksız eylemden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davada, davacı yararına daha az miktarda manevi tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Davalının hakaret içerikli sözlerine maruz kalan davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi yerine, "davacının kişilik haklarını zedeleyen olay sebebiyle davalının kınanmasına ve kararın ilanına" karar verilmiş ise de, verilen kınama ve ilan kararı olayın oluş şekli, kusur durumu, meydana gelen zarar, tarafların konumu da dikkate alındığında, davalının eylemi karşısında orantısız olduğu, davacının talebi ve somut olayın niteliği de gözetilerek davalı eylemiyle orantılı bir tazminata kararı verilmesi gerektiği-
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davalarda hükmedilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiği ve takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği-
Haksız suç isnat edilmesi nedeniyle açılan manevi tazminat davası davalının söz konusu suç duyurusunu, hak arama özgürlüğü kapsamında yaptığı gerekçesiyle reddedildiğinden, (karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca) kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına 1.500,00 TL maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
"İlamın bir bütün olması nedeni ile aynı ilama dayanılarak her bir davacı için ayrı takip başlatılamayacağı"na yönelik yapılan başvuru mahkemece reddedilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi'nce "davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu ve her davacı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulduğu" gerekçesi esastan reddedilmişse de, kötü niyetli olmasa da, alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin ve davacı borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesine neden olunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşıldığından, alacaklının bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı-
Hakimin manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarının adalete uygun olması gerektiği- Manevi tazminatın, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşıdığı- Manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiş olduğu- Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerektiği- Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği- 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların da açıkça gösterildiği- Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakimin bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği- Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiği- Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceğinin öngörülmüş olduğu- Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminat miktarlarının bir miktar fazla olduğunun görüldüğü ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulmasının isabetli olacağı-
Haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davaya konu olan olayda; olay tarihi, olayın gelişim şekli ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğu-
Cinsel saldırıya teşebbüs nedeniyle manevi zararlarının tazmini istemli davada, olayın oluş şekli, olay tarihi ve tarafların konumu dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat tutarı az olduğu-
Haksız suç isnadı nedeniyle davacılar hakkında hırsızlık suçundan soruşturma yapıldığını, yaşadığı küçük yerde yüz kızartıcı suç ithamı ile büyük bir utançla karşı karşıya kaldığını, dört yıl süren soruşturma boyunca isnat olunan suçun ağırlığı altında ezildiğini, dört yıl sonra verilen takipsizlik kararı ile suçsuz olduklarının ortaya çıktığını ileri süren davacının haksız suç isnadı nedeniyle davacıların kişiliklerinin zarar gördüğünü belirterek uğramış oldukları manevi zararının tazminini talep ettiği davaya konusu olayın gelişim biçimi, olay tarihi nazara alındığında her bir davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Manevi tazminatın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği- Dava konusu olay tarihi, oluş şekli, tarafların sıfatları, ifadelerin ağırlığı (davalının, davacıyı HSYK’ya şikayet ederek paralel yapı (fetö/pyd) mensubu olduğunu ileri sürmesi) gözetildiğinde, davacı yararına daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-