İİK'nın 277 v.d maddelerinden kaynaklanan tasarrufun iptali istemi-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; “davacının borçludaki alacağının gerçek olması”, “borçlu hakkındaki icra takibini kesinleşmiş olması” ,“iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması” ve “borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması” gerektiği, bu koşulların davanın “önkoşulu” olduğu- Davalı borçlunun ticaret sicil merkezi olarak kullandığı 1500 m2 kullanım alanlı taşınmazını satmış olmasının İİK. mad. 280/3-son kapsamında "ticari işletme devri" mahiyetinde olup olmadığının mahkemece değerlendirilmemesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın 12.1.2009 tarihli birinci satıştan 16.12.2009 tarihine kadar davalı borçlu tarafından kullanıldığı, bu kullanımla ilgili 12.1.2009-17.7.2009 dönemine ilişkin borçlu ile davalı 3. kişi arasında yapılmış bir kira sözleşmesi sunulmadığı, 17.7.2009 tarihli ikinci satıştan sonra davalı borçlu ile davalı 4.kişiler arasında 1.8.2009 tarihli kira sözleşmesi ile 11.9.2009 tarihli taşınmazın 1.12.2009 tarihinde boşaltılmasına ilişkin tahliye taahhüdü imzalandığı ve borçlu hakkında davalı 4.kişiler tarafından 10.12.2009 tarihinde 2009 yılı 8-9-10-11-12 aylara ilişkin kira bedeli ve tahliye için icra takipleri yapıldığı anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın niteliği, kullanım amacı, getireceği kira gibi unsurlar gözönüne alındığında, borçlunun sattığı taşınmazı 6 ay süre ile (12.1.2009-17.7.2009 arası) bedelsiz kullanmasının sebepleri ve amacı üzerinde durularak, bu taşınmazın satış tarihinden sonra ne kadar bir süre içinde tahliyesinin mümkün olduğu konusunda bilirkişiden alınacak rapor doğrultusunda karar verilmesi gerektiği-
Davanın dayanağını teşkil eden takipte, davaya konu işletme ruhsatlarının devrinden önce davacı alacaklı tarafından konulan haczin kaldırıldığı ve devrin gerçekleştiği hususunda tartışma bulunmadığı, ancak bu haczin kaldırılmasının, davacı alacaklının işbu davayı açma hakkını ortadan kaldırmayacağı gibi borçlunun muvazaalı olarak tasarruf yapmasına izin mahiyetinde de olmadığı, takip sırasında alacaklı ve borçlunun gerek yazılı gerekse sözlü olarak borçlunun malları üzerindeki takyidatların kaldırılması ve hatta malların elden çıkarılmasından sonra alacaklının alacağının ödeneceği yolunda anlaşma yapmasının mümkün olduğu, bu durumda borçlunun, malları üzerinde takyidat olmadığından mallarını satışı ve alacaklının alacağını ödemesinin daha kolay olduğu, fakat malların elden çıkarılmasından sonra alacaklının alacağı ödenmez ise borçlunun mevcut malları üzerinde yeniden haciz uygulanabileceği gibi elden çıkarmış olduğu malları için de tasarrufun iptali davası açılabileceği-
Davacıların amacı kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri taşınmazlar üzerine muvazaalı icra takibi sonucu konulan hacizlerin kaldırılmasını sağlamak olduğundan, olaylara uygulanacak kanun hükmünü bulmak ve vakıaların hukuki sebebini tayin ederek kanunları kendiliğinden uygulamakla görevli olan hakimin somut olayı değerlendirirken, uygulanacak kanun hükmü olarak davacılar tarafından yapılan bir icra takibi bulunmaması nedeniyle -daha özel nitelikteki- İİK. mad. 277 vd.na göre değil, maddi olguya uygun TBK. mad. 19’e göre inceleme yapması gerekeceği- HMK. mad. 114/h uyarınca, davacıların dava açmakta hukuki yararının olup olmadığının belirlenmesi açısından, davacıların önceden açtıkları tapu iptali ve tescil dava dosyasının sonucunun beklenilmesi gerektiği-
İİK. mad. 277 vd.nda düzenlenen iptal davası açma hakkının muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Açılan şuf'a davasının alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olarak kullanılması durumunda şuf'a davasına konu tasarruf yönünden iptal davası açılabileceği-
Vaki itirazlar sonucu duran icra takibinin devamını sağlamaya yönelik olarak açılan itirazın iptali davalarının tasarrufun iptali davaları için bekletici mesele olarak kabul edildiği-
Davalı üçüncü kişinin borçlu davalıdan alacaklı olması, tasarruftan sonra borçlu davalının oğlunun taşınmazda oturmaya devam etmesi ve tüm dosya kapsamından üçüncü kişi konumundaki davalının borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre tasarrufun iptaline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu- BK. mad. 18 (şimdi; TBK. mad. 19) ve İİK. mad. 283. maddeleri uyarınca borçlu davalının alacaklılarından mal kaçırmak amacı ile yaptığı muvazaalı hukuki işlemin iptalini talep edilmesi halinde, davadaki amaç alacağın tahsil için davalılar arasındaki taşınmaz satışının alacaklı yönünden geçersizliğini sağlamak olduğundan, davacının bu hakkının ayni değil şahsi sonuç doğuracağı ve muvazaa nedeniyle tapunun iptaline değil İİK. mad. 283/1 uyarınca iptal ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışının alacaklı tarafından isteyebileceğine karar verilmelisi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davası sabit olduğuna göre, davacının alacağının dava tarihi itibarıyla ulaştığı değer hesaplanıp, bulunacak bu değer ile taşınmazın devrine ilişkin resmi akit tablosunda gösterilen değer karşılaştırılarak; hangisi az ise, az olan değer esas alınarak davacı yararına vekalet ücreti takdir ve tayini, ayrıca harcın da bu değer üzerinden hesaplanması gerektiği-
17. HD. 10.09.2013 T. E: 10963, K: 11764-