Muvazaaya dayalı iptal davasında icra takibine geçilmesi ve aciz belgesi alınmasına gerek olmadığı- Davacı vekili, borçlu tarafından annesine yapılan taşınmaz hisse satışının muvazaaya dayalı olması nedeniyle davalılar arasındaki alacaklılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapılan satışın BK. mad.18 gereğince, tapu iptaline gerek olmaksızın, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesini istediğinden, satış işleminde danışıklığın bulunup bulunmadığı konusu araştırılarak, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları sonucuna varılması durumunda, davacının alacağının tahsili için, tapu iptaline gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesini sağlamak için dava konusu taşınmaz hissesinin haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken, davanın İİK. mad. 277 vd. gereğince tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilmesi ve ön şart yokluğu nedeniyle reddedilmesinin isabetli olmadığı-
Davalı tarafından bedeli kısmen ödenen taşınmazların oğlu adına tescil edilmesinin borçlunun oğlu yararına yaptığı bağış niteliğinde olduğu ve İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptale tabi olduğu- Borçlunun çeşitli nedenlerle (alacaklılarından mal kaçırma amacı gibi) kendi ismini gizleyerek, hukuki işlemi bir başkasına, kendi hesabına yaptırması halinde (nam-ı müstear)yapılan tasarruf işleminin iptal davasına konu olacağı yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği- Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında (TBK. mad. 19), kural olarak üçüncü kişilerin, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceği, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesinin, bir haksız eylem olduğu, zarar gören üçüncü kişinin, satıcı ile birlikte hangi durumda olursa olsun malı elinde bulundurana karşı eldeki gibi bir dava açabileceği, ancak, üçüncü kişilerin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için istekte bulunanın, danışıklı işlemde bulunanlardan alacağının bulunması ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olmasının gerektiği- Davacı ve eşinin muvazaa nedeni ile iptalini istediği tasarruf işleminin tarafları olduğu, her iki taşınmazın da aynı tarihte ve aynı yevmiye numarası ile davacı ve eşi tarafından davalıya temlik edildiği, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davada, davacının kendi muvazaasına dayandığının açık olduğu,ve böyle bir iddianın belge ile ispatı zorunlu olduğu, ayrıca bu belgenin, en geç akit tarihinde düzenlenmiş olmasının da gerekli olduğu-
Takip konusu davacının alacağının tasarruftan sonra doğmuş olması halinde, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunması, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması ve bu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği, İİK'nın 278/III-2 maddesi uyarınca edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olacağı- Davalı borçlunun iflası ve 2. alacaklılar toplantısında da tasarrufun iptali davalarının iflas idaresi tarafından takip edileceğine karar verilmiş olması karşısında, davacı sıfatını iflas idaresinin kazanmış olacağı, 2. alacaklılar toplantısının bu kararı aldığı tarihten sonra davayı yürütmekte olan (TMSF’nin ve ondan temlik alan) şirketin davadan feragate yetkilerinin kalmayacağı-
Borçlunun evi ile işyerinde yapılan haciz sırasında haczi kabil mal bulunamadığı, borçlunun hacizde borcu ödeyecek ekonomik gücünün bulunmadığı yönünde beyanda bulunduğu ve yine icra dosyasında yapılan kıymet takdirlerinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmazın borcu karşılar nitelikte olmadığı, kıymet takdiri yapılmayan 1 adet taşınmaz üzerinde ise yüklü miktarda öncelikli haciz bulunduğu nazara alındığında, borçluya ait mevcut mallarının borcu karşılayacak değerde olmadığı, bu durumda aciz halinin varlığı kabul edilerek davanın diğer şartlarının araştırılması gerekirken haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olmadığı gerekçesine dayalı olarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borcun doğumundan önceki tasarrufların iptal davasına konu edilemeyeceği, mahkemece icra müdürlüğündeki takip dosyalarında borcun doğumuna esas kredi sözleşmelerinin tamamının asıllarının getirtilip incelenerek, borcun doğum tarihi tam olarak tespit edildikten sonra işin esasına girilmesi gerektiği-
Borcun ödenmesi sebebiyle konusuz kalan tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesinin doğru olacağı-
Rayiç değeri 42.000 TL olan taşınmazın 180.000,00 TL'ye satın alınmasının, hayatın olağan akışına uygun olmadığı-
Aleyhine açılan tazminat davası henüz sonuçlanmadan hükmedilecek tazminatın tahsilini engellemek amacıyla davalının muvazaalı olarak yaptığı satışların iptali istemiyle açılan davanın ‘tazminat davasının derdest olması ve davacıların gerçek bir alacağının, kesinleşmiş icra takibinin, aciz belgesinin bulunmadığı’ gerekçesiyle reddine karar verilemeyeceği- Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Hakimin taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yaparak uygulanacak yasa maddelerini bulmakla görevli olduğu- Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında (BK. mad. 18; şimdi, TBK. mad 19), mahkemece davacılar tarafından açılan tazminat ve ceza davasının sonucu beklenerek davacıların alacaklı olduğunun belirlenmesi halinde, satış işlemlerinin danışıklı olup olmadığının araştırılması, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları tespit edildiği takdirde hükmedilen tazminatın tahsili için İİK. mad. 283/1-2 kıyasen uygulanarak tapu ve trafik sicil kaydının iptaline gerek olmadan (davalı dördüncü kişinin iyiniyetli olduğu belirlendiği takdirde, İİK. mad. 283/2 de dikkate alınarak) davacıların alacaklarını alabilmeleri için dava konusu taşınmazlar ve aracın haczi ve satışı konusunda davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişinin alacağının, davacının alacağından önce doğması ve temlik işleminin muvazaalı olmadığı sonucuna varılması halinde, üçüncü kişi ile borçlu arasında gerçekleşen alacağın temlikine yönelik açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-