İhale günü görevli polis memurunun, “iki şahıs arasında çok kısa, sözlü bir münakaşa olduğunu, kendilerini uyararak burada tartışmaya giremeyeceklerini söylediklerini, bununla ilgili bir tutanak tutulmadığını ” bildirdiği, buna göre; birbirini teyit eden tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde ihale daha başlamamış olduğu halde şikayetçinin ihaleye girmesinin engellendiğinin, ihale öncesi gerçekleşen bu olayın ihaleye katılımı azalttığının ve ihaleye sadece alacaklıların katıldığının ve 1.162.735,00 bedelli taşınmazın 600.000,00 TL'ye satıldığının ve satış bedeli gözetildiğinde ihaleye yeterli katılımın olmadığının anlaşıldığı, o halde ihalenin normal koşullar altında yapılmadığı, katılımın engellendiği ve bu şekilde ihaleye fesat karıştırıldığı görülmekle icra mahkemesince şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu yönünden esasa dair verilen ilk karar yerel mahkemenin kararı olup, kanun yolunun belirlenmesinde esas alınması gereken tarihin, adı geçen mahkemenin esasa ilişkin karar tarihi olan 28.09.2020 olduğunun kabulü gerekeceği, hal böyle olunca, inceleme konusu kararın, tarihi Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başladığı 20.7.2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanun’la değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tabi bulunduğu-
Şikayet konusu taşınmazın muhammen bedelinin 130.000 TL, satış bedelinin 200.100 TL olduğunun, ihale bedelinin muhammen bedelin üzerinde olduğunun görüldüğü, bu durumda, şikayetçi borçlu yönünden zarar unsuru gerçekleşmediğinden, borçlunun bu taşınmaza yönelik ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedeli olan 200.100 TL’nin %10’u oranında da para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İhalenin feshi davasında borçlu tarafından "maddi vakıa" olarak açıkça "satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin" ileri sürülmesinin yeterli olduğu, vekile satış ilanının tebliğ edilmediğinin ileri sürülmesinin ayrıca aranmayacağı- Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunmasa da, satış ilanının, kıymet takdirine itiraz davasında borçluyu temsil eden vekile tebliği gerektiği- Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
12. HD. 22.12.2020 T. E: 8423, K: 11109-
İhale konusu taşınmazların satış bedellerinin muhammen bedellerinin altında olduğu İlk Derece Mahkemesince şikayetçi borçluların ihalenin feshine yönelik olarak şikayet dilekçesinde belirttiği iddiaların, incelenerek değerlendirildiği ve ihalenin feshini gerektiren bir neden olmadığı gerekçesi ile işin esasına girilerek istemin reddine karar verilmesine rağmen, şikayetçi borçlular aleyhine para cezasına hükmedilmediği görüldüğünden, mahkemece ihalenin feshi istemi esastan incelenerek reddedilen şikayetçi borçlular aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekeceği-
Muhatabın adresten kısa süreli mi yoksa geçici olarak mı ayrıldığı Teb. K. mad. 21/1'de yazılı kişilerden sorulup tevsik edilmeden yapılan tebligatın usulsüz olduğu, haber verilen kişinin isim ve imzasının alınmamasının da usule aykırı olduğu- Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- Şikâyetçinin yaptığı kıymet takdirine itiraz yasal 7 günlük sürede olduğundan, kıymet takdirine itiraza ilişkin hususların ihalenin feshinin istenmesi sırasında değerlendirilmesi gerektiği- Kıymet takdirine itiraz tarihinde yatırılan gider avansı mahkemece yeterli görülmemişse de, kıymet takdirine itiraza ilişkin dilekçe üzerine itiraz edene yatırması gereken bakiye masraflarla ilgili not yazılmadığı, şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılması için tensip tutanağı ile şikâyet tarihinden itibaren 7 günlük süre verildiği görülmekle, tensip tutanağının şikâyetçiler vekiline tebliğ tarihine göre, mahkemece yasal 7 günlük sürenin geçmiş bir tarihten başlatılmış olduğu ve tebliğ tarihi itibariyle 7 günlük sürenin dolduğu anlaşılmakta olup, verilen süre içinde bakiye gider avansının yatırılmasının mümkün olmadığı ve bu hâlde şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılmasına ilişkin usulüne uygun bir süre verildiğinden söz edilemeyeceği- Usulüne uygun olarak yapılmış olan kıymet takdirine itirazın mahkemece değerlendirilmeden usulden reddi sonrasında, satış dosyasında alınan kıymet takdir raporunda belirlenen muhammen bedel esas alınarak satış gerçekleştirilmiş ve takdir edilen kıymetin düşük olduğu ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürülmüş olduğuna göre, mahkemece ihalenin feshi istemi sırasında kıymet takdirine itirazın değerlendirilmesi gerektiği-
Şikayetçinin, taşınmazın eski maliki olup, takipten evvel, taşınmazını ipotekle birlikte üçüncü kişiye sattığı, tapu sicilindeki ilgili sıfatına haiz olmadığı gibi, ihaleye pey süren kişi de olmadığı, ayrıca şikayetçinin, ipoteğe esas kredi sözleşmesinde asıl borçlu sıfatının da olmadığı, şikayetçinin takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının ya da satış ilanının fuzuli şekilde kendisine de tebliğ edilmiş olmasının ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, 6100 sayılı HMK'nun 114/1-d maddesi uyarınca, aktif husumet ehliyeti bulunmayan şikayetçinin açtığı davada dava şartı gerçekleşmediğinden, bu hususun her aşamada kamu düzeni nedeniyle re'sen değerlendirilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine şikayete konu taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356 maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası kaldırılmak suretiyle düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Şikayetçinin, şikayete konu edilen taşınmazın ihalesinin yapıldığı tarihten yedi günra, kendisine yapılan satış ilanı tebligatının usulsüz olduğunu da ileri sürerek icra mahkemesine başvurduğunun anlaşıldığı, bu itibarla, ihalenin feshine yönelik şikayetin İİK.'nun 134. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen ihaleden itibaren yasal bir yıllık süre içerisinde gerçekleştiğinin kuşkusuz olduğu, o halde mahkemece, öncelikle satış ilanı tebligatının usulsüzlüğüne yönelik iddia değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği- İİK'nun 134/2. maddesinde, başvurusu reddedilen şikâyetçi aleyhine para cezasına hükmedilebilmesi için şikâyetin esasa ilişkin nedenlerle reddi öngörülmüş olup, istemin esasa girilmeksizin süreden reddi halinde para cezasına hükmolunamayacağından mahkemece borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-