Davacının ihalesinin feshini talep ettiği taşınmazın kesinleşen muhammen bedelinin 450.000,00 TL. olup, bu taşınmazın 481.000,00 TL. bedel ile ihale olunduğu, bu taşınmaz yönünden de kıymet takdirine veya ihaleye fesat karıştığına yönelik herhangi bir şikayette bulunulmadığı gibi, zarar unsurunun gerçekleşmediği, bu taşınmazla ilgili olarak da şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı-
Davadaki haklılığın, davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmek zorunda olduğu, şikayete konu ilk icra emri (maddi hata ile de olsa) ilama aykırı düzenlendiğinden davacı/borçlu dava tarihi itibarı ile şikayetinde haklı olup, davacının yaptığı yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ve karar-ilam harcının davalıya yükletilmesi gerekirken, mahkemece gerekçesi dahi açıklanmadan, kanaate dayalı olarak davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılması ve davacının davalının yaptığı yargılama giderlerinden sorumlu tutulup, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinde, ihtarnamede belirtilen alacak tutarları ile takip talebinde ve icra emrinde belirtilen tutarların farklı olduğuna yönelik başvurunun ilama aykırılık niteliğinde olup, İİK'nun 16/2. maddesine göre süresiz şikayete tabi olduğu-
Mahkemece, borçlu tarafından ileri sürülen hazırlık işlemlerine yönelik bu şikayetin reddine karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan keşif üzerine fen bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda taşınmazların numarataj sisteminde satış ilanında gösterilen adresten farklı bir adreste kayıtlı olduğu tespit edilmiş olduğundan, bu hususun satış ilanında gösterilmemesinin talep ve talibi olumsuz etkileyecek nitelikte olduğu, o halde, İlk Derece Mahkemesince, açıklanan bu nedenle her iki taşınmaz yönünden ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünün tescile hazırlık işlemi olarak tedbir kararının etkisini, tasarrufun iptali davasında tedbire karar veren mahkemeden sormasının olağan olduğu ve bunun için talep de şart olmadığı-
Teminat mektubunun dosya borcunu ödemeye yönelik olmadığı, yine kesin ve süresiz de olmadığı anlaşıldığından, şikayetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına ilişkin kararın iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Meskeniyet şikayetinin, şahsi hak niteliğinde olup; bu kurala dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkının borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlı olduğu- Bu nedenle, haczedilmezlik şikayetinin incelenmesi sırasında şikayetçi borçlunun ölümü halinde mirasçılarının yargılamayı sürdürmelerinin mümkün olmadığı- Öte yandan, borçlunun ölümü ile İİK'nun 53. maddesi uyarınca; alacaklı tarafından takibin mirasçılara yöneltilmesi ve bu konuda muhtıra tebliğinden sonra, mirasçıların İİK'nun 82/1-12. maddesi uyarınca kendileri adına haczedilmezlik şikayetinde bulunabilecekleri-
İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden, eklentilerin ayrıca takibe konu edilmelerinin de söz konusu olamayacağı, somut olayda takip dayanağı ilamda her ne kadar bedele hükmedilmiş ise de, uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı olduğundan ve ilamda taşınmazın aynı tartışıldığından, bu ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceği-
İlk Derece Mahkemesince, işlemiş faize yönelik olarak doğru bir şekilde karar verilmiş ise de, takip sonrası işleyecek faiz tür ve oranına yönelik hüküm oluşturulmamasının hatalı olduğu-
Haciz ihbarnamelerinin tamamı TK’nun 21/2 maddesine göre tebliğ edilmiş olup, mazbatalar üzerinde ilgili meşruhatın yazılmaması nedeni ile tebliğlerin usulsüz olduğu- Şikayetçinin taşınmazları üzerine usulsüz tebliğler sonrası haciz konulmuş ise de, şikayetçinin, bahsi geçen taşınmazlarda intikal işlemi yaptırdığı ve hisselerini sattığı görüldüğünden, hiç kimsenin, aleni tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremeyeceği ve haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu ve yeterli olduğu gözetilerek,  şikayetçinin intikal ve satış ile haciz işlemini öğrendiği ve haciz ihbarnamelerinden bu tarihlerde haberdar olduğunun kabulü gerektiği- Yasal yedi günlük süre geçtikten sonra icra mahkemesine yapılan başvurunun süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği-