İİK.’nun 53.maddesi gereğince takipten sonra ölmüş olan borçlunun mirasçılarına takibin yöneltilmiş olması halinde, bu takip ilk takibin devamı niteliğinde olduğundan, mirasçılara yeniden “ödeme emri” çıkarılmayacağı; “takibin kendilerine karşı alacaklı tarafından devam ettirildiği” hususunun kendilerine bildirilmesinin yeterli olduğu; buna rağmen “ödeme emri” gönderilen mirasçıların murisin ölümünden önceki işlemlere, muris itiraz etmiş olmadıkça, kendilerinin itiraz edemeyeceği, mirasçıların itirazının “mirasçı olunmadığı, mirasın reddedildiği, takibin kesinleşmesinden sonraki itfa, imhal ve zamanaşımı” gibi itirazlar olabileceği-
“Kendisine ödeme emri yerine icra emri gönderilmesinin usulsüz olduğu”na ilişkin şikayetin 7 günlük şikayet süresi içinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekeceği–
Mahkemece “takibin iptaline” değil “ödeme emrinin iptaline” karar verilmiş olması halinde borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı–
Bankaların yalnızca kredi sözleşmesinden kaynaklanan değil, her türlü alacaklarının tahsili için yaptıkları icra takibi nedeniyle gerçekleşen ihale sonucu taşınmazı alacaklarına mahsuben almaları halinde, anılan işlemin damga vergisinden müstesna olduğu- Kredi alacağından dolayı yaptığı icra takibi üzerine borçluya ait taşınmazı alacağına mahsuben almış olan bankanın KDV uygulamasından muaf olduğu–
İİK’nun 83. maddesine dayalı olarak yapılan “maaş hesabına haciz konulması” istemini içeren şikayetin 7 günlük süreye bağlı olduğu–
Maaştan yapılan kesintilerin şikayetçi-borçlu tarafa iadesinin, genel mahkemede yapılacak yargılama sonucunda verilecek kararla mümkün olabileceği–
Ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı gibi, bu şekilde başlatılan bir takibin mirasçılara da yöneltilemeyeceği– (Not: 6100 sayılı yeni HMK’ nun 124/4 maddesindeki “dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklindeki yeni düzenleme nedeniyle, bu kararlar önemini yitirmiştir…
Borcun tamamını itiraz halinde borçlunun sebep bildirmesi gerekmediği gibi, itirazı sırasında belli bir sözcüğü kullanmış olmasının da zorunlu bulunmadığı; önemli olanın, yasal süre içinde şahsen veya yetkili kişiler eliyle “itiraz iradesi”nin ortaya konulması olduğu–
İrad biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın –MK’nun 176/III. maddesi uyarınca- alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı- Alacaklının sonraki evliliğinin boşanma ile sonuçlanması halinde, nafaka ödeme yükümlülüğünün yeniden doğmayacağı–