İcra mahkemesi kararlarının birbirlerine karşı “kesin hüküm” teşkil edecekleri (icra mahkemesi kararları ‘kural olarak’ kesin hüküm teşkil etmez ise de, bir önceki icra mahkemesi kararının kesinleşmesi halinde, bu kararın aynı konuda açılan ikinci davada kesin hükmün neticelerini doğuracağı)–
Mahkemece 492 sayılı Harçlar Kanununun 29. maddesi hükmü ve konuya ilişkin HGK’nun kararı uyarınca, alacaklı vekilinin “icra dosyasına ödediği peşin harcın kendilerine iadesine” ilişkin talebini reddeden icra müdürlüğü kararının iptaline karar verilmesi gerekeceği–
Bankaların yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin olarak icra dairelerinde yapılacak işlemlerin, 492 sayılı Harçlar Kanununda yazılı harçlardan ve aynı kanunda yer alması nedeniyle de tahsil harcından müstesna olduğunun kabulü gerekeceği–
Belediye hakkında yapılan icra takiplerinde mahkemece haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için, haczedilmiş olan şeylerin kamu hizmetinde fiilen kullanılıyor olmasının gerekli olduğu, bu konuda belediyece “kamuya tahsis kararı” alınmasının sonuca etkili olmayacağı; mahkemece haczedilen banka hesabında bulunan belediye payları ile ilgili hesap ekstresi bankadan getirtilerek, bu hesaba yatan paraların nitelikleri incelenmeli; vergi, resim, harç niteliğinde olup olmadıkları ya da kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadıkları araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği–
Mahkeme kararında hükmedilen alacağa yürütülecek faizin “temerrüt” veya “ticari temerrüt” faizi (avans faizi) olduğu belirtilmeksizin karar verilmesi veya “kanuni faiz” (yasal faiz) uygulanması şeklinde karar verilmesi halinde, bundan anlaşılması gerekenin 3095 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtilen “kanuni”(yasal faiz) olduğu ve böyle bir durumda alacağın niteliğine bakılarak, yorum yolu ile “ticari faiz” uygulanamayacağı–
Alacaklı bankaların –Katma Değer Vergisi Kanununun 17. maddesinin değişik (r) bendi uyarınca- alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile alması halinde, KDV’den muaf olduğu–
“Asıl borçlu” hakkında takip yapılmamış olması halinde bu eksiklik kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan, takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yolu ile ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekeceği–
İdari yargının, edaya ilişkin ilamlarının kesinleşmeden ilamlı takibe konu yapılabilecekleri –‘İdare aleyhine açılan ve haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarıyla ilgili kararlar’ın ise kesinleştikten sonra takibe konulabileceği–
İhale kesinleşmedikçe ihale bedelinin alacaklılara ödenemeyeceği; ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde ihalenin feshinin istenmemiş olması halinde, ihalenin kesinlemiş olacağı ve ihale bedelinin alacaklılara ödenmesi gerekeceği; ödeme için İİK’nun 34/VI maddesinin son cümlesindeki bir yıllık azami sürenin geçmesine gerek bulunmadığı–
Üç aylık yasal süre içerisinde (MK. 606) sulh hukuk mahkemesine başvurarak mirası reddettiklerini bildirmiş olan borçlular mirasçılar hakkında icra takibi yapılmış olması halinde, bu mirasçıların yapılan takibin iptalini süresiz şikayet yolu ile –bu konudaki şikayet ‘taraf ehliyeti’ne ilişkin olduğundan- isteyebilecekleri–