Takip dosyasında takip dayanağı ilamda borçlunun vekili olduğu, takip talebinde ve icra emrinde vekilin adının yazıldığı, dava dilekçesi içeriğinden,icra emrinin hem borçluya hem de borçlu vekiline tebliğ edildiği anlaşıldığından şikayetin reddine karar verileceği-
Aynı ilama dayalı olarak iki ayrı takip başlatıldığı, birinci takibin alacağın temliki işlemine dayandığı, temliki tüm davacıların birlikte gerçekleştirdiği, temlik edenler ile temlik alanın vekillerinin de aynı olduğu ve iki ayrı takibin aynı vekilce başlatıldığı da gözetilerek, mahkemece, daha sonra başlatıldığı anlaşılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibine dayanak yapılan ve taraflar arasında imzalanan protokol, karşılıklı edimlerin yerine getirilmesi şartlarına bağlanmış bir anlaşma olup, bu haliyle İİK. nun 68/1. maddesinde yer alan ve alacaklıya genel haciz yolu ile takip yapma imkanı tanıyan mücerret borç ikrarını içeren bir belge niteliğinde olmadığı,itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verileceği-
Şirketin bölünme raporunda icra takibinin dayanağı olan ilamdan kaynaklı borçtan, bölünen şirketlerden herhangi birinin sorumlu olduğuna dair açık bir belirlemenin bulunmadığı, bu durumda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 168/3 maddesi gereği bölünme ile oluşan her iki şirketin borçtan müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, mahkemece icra emrinin iptali yönündeki başvurunun reddine karar verileceği-
Alacaklı, kendi sırasına veya iflâs hukuku kurallarının yanlış uygulandığına değil, kendi alacağı hakkında nedenleri gösterilerek verilen ret veya kısmen kabul kararının esasına veya bir başka alacaklının alacağına veya onun sırasına itiraz ediyorsa ticaret mahkemesine dava açması gerektiği- İİK'nın 235/1. maddesi uyarınca iflas sıra cetveline yönelik itirazlar (kayıt kabul ve kayıt terkin davaları) kural olarak genel mahkemelerde (Asliye Ticaret Mahkemesinde) görülmesi gerektiği-
Borçlu tarafından İİK. mad. 72/3 koşullarında menfi tespit davası açılması halinde, alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi istenebileceği- Borçlunun, mahkemece tayin edilen teminattan ayrı olarak, icra müdürlüğüne talep anına kadar fer'ileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını nakit olarak depo etmesi ya da bu miktar muteber ve kesin banka teminat mektubunu sunması halinde, alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği- Borçlu teminat mektubunu dosyaya sunduktan sonra, aynı gün kalan dosya borcunun tamamını karşılar nitelikte teminat mektubunu da icra dosyasına sunarak hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş ve icra müdürlüğünce bu talep doğrultusunda karar verilmişse de, menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbir kararının icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde olduğu ve takibin durdurulmasına karar verilmediği anlaşıldığından, takibin durdurulmasına karar verilmediği için devam eden takipte bakiye alacak hesaplanarak muhtıra düzenlenmesi mümkün olduğu-
Kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap özetine dayalı borçlu aleyhine genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız takipte, borçluların ödeme emrine itirazda itirazın takibi durdurmaması üzerine bu itirazın reddine yönelik şikayetinde, mahkemenin, 5411 sayılı Yasanın 134. maddesi gereğince borca itirazın satış dışında başka icra işlemlerini durdurmayacağı gerekçesiyle reddedemeyeceği-Fon alacaklarının takip ve tahsiline yönelik getirilen bu istisnai düzenlemeden 5411 sayılı Kanunun 143. maddesinde belirtilen varlık yönetim şirketlerinin yararlanamayacağı-
İcra Hakimliği'nin ilamın hüküm fıkrasını kendiliğinden yoruma tabi tutmasının ve edayı içeren bir ilam gibi nitelendirilip benimsemesinin isabetsiz olduğu, İİK.nun 16/2 uyarınca, bir hakkın yerine getirilmemesinden, kaynaklanan şikayetlerin süre ile sınırlandırılmadığı, o nedenle; olayda ilamlı takip yolunun seçilmesi ve bu prosedür doğrultusunda borçluya icra emri gönderilmesinin usul ve yasaya özellikle takip konusu ilamın niteliğine aykırı olduğu, bu durumda mahkemece dayanak ilamda aylık kira yardımı hususunda likit bir alacak miktarının belirlenmediği, yani eda hükmü içermediği, alacağın miktarının belirlenmesinin yargılamaya muhtaç olduğu-
Kanuni müddet içinde haciz istendikten sonra süresinde satış istenmemesi halinde takip düşmeyip, haczin düşmekte olduğu- İİK'nın 106. maddesi uyarınca haciz tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde satış talebinde bulunulmadığından şikayetçinin haczinin düştüğü, bu nedenle sıra cetveline yönelik şikayetinde hukuki yararı bulunmadığı-
5230 sayılı Yasa'nın 11. maddesinde yer alan muafiyet, 492 sayılı Harçlar Kanununun 23.maddesinde düzenlenen vazgeçme harcını da içerdiği, kamu bankalarının feragat harcından muaf olduğu-