Borçlu şirket vekilinin 12.12.2013 havale tarihli itiraz dilekçesiyle icra müdürlüğüne başvurarak, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, takipten 11.12.2013 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürmekle beraber borca ve faiz oranına itiraz ettiğinin görüldüğü, borçlu tarafından 06.11.2013 tarihli tebligatın usulsüzlüğü İİK'nun 16/1. maddesine hükmüne göre, şikayet yolu ile icra mahkemesinde ileri sürülmediğine ve icra dairesine yapılan itiraz sırasında ödeme emri tebligatının usulsüz olduğuna ilişkin icra mahkemesince verilmiş bir karar bulunmadığına göre, icra müdürlüğünce yetkisi aşılarak tebligatın usulsüzlüğü hakkında karar verilmesinin ve bunun sonucunda öğrenme tarihi esas alınarak borçlunun itirazının süresinde olduğu gerekçesiyle takibin durdurulmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Takip dayanağı ipotek akit tablosu içeriğinden, ipoteğin, borçlunun doğmuş ve doğacak borçlarını teminen kurulmuş üst sınır (limit) ipoteği olduğunun görüldüğü, bu durumda, şikayetçi ipotek veren üçüncü kişinin sorumluluğunun ipotek limiti olan miktar ile sınırlı olup, bu miktarı aşan kısım bakımından takibin iptaline karar verileceği-
İhalenin feshi isteminin, Medeni Usul Hukuku anlamında dava olmayıp; "şikayet" niteliğinde olduğu, hasım yanlış gösterilse veya hiç gösterilmese bile dava reddedilmeyip doğru hasım davaya dahil edilip tebligat yapılmak suretiyle yargılamaya devam edilmesinin gerekeceği, borçlunun şikayetçi olması durumunda; şikayetin yasal hasmının icra takibinin alacaklısı ve ihale alıcısı olduğu-
3. kişinin, taraf sıfatını taşımadığı icra takip dosyasında yazılan haciz talimatının iptalini isteme hakkının bulunmadığı ve talimatta yazılı adresin ve haciz işlemi yapılan yerin kendisine ait olduğu yönündeki iddiasını, ancak İİK.'nun 96. ve bunu izleyen maddelerde düzenlenen istihkak prosedürü kapsamında ileri sürmesi gerektiği-
Kat malikleri kurulu kararları ve kesinleşmiş işletme projeleri, İİK'nun 68/1. maddesinde yazılı belgelerden olup, geçersizliği genel mahkemelerde açılacak bir dava ile kanıtlanmadığı sürece ilamsız takibe konu edilebileceği- Site yönetiminin takip konusu aidat borcu için 634 sayılı Yasanın 37. maddesine göre aidat borcu bulunanları takip etmesinde taraf sıfatı bulunduğundan, borçlu hakkında takip yapmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Fonun alacaklı olduğu takipte 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 138/4 fıkrası uyarınca itirazın satış dışında takip işlemini durdurmayacağı dikkate alınarak şikayetin reddinin gerekeceği-
Kambiyo senedine dayalı haciz yolu ile takiplerde; takibin kesinleşmesinden sonraki devrede tahakkuk etmiş zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman ileri sürebileceğinden, herhangi bir hak düşürücü süre de olmadığından, mahkemece; işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra dairesince alacaklının talebi bulunmadığı halde, borçlu aleyhine haciz işlemi tatbik edildiğinde, anılan işlemin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve her zaman şikayet yoluna gidilebileceği-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, HMK'nun 209. maddesi genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığı, borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki devrede icra mahkemesine başvurarak sahtelik nedeniyle takibin durdurulmasını talep ettiği, verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı görüldüğünden, HMK 209. maddede yazılı nedenle yapılan takibin durdurulması istemine yönelik şikayetin reddi gerekeceği-
Üçüncü kişiye gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesinde istenen alacak para alacağı olduğundan, malın istihlak edilmiş veya kusurlu olunmaksızın telef olmuş olması veya malın borçluya ait olmadığı ihtimallerinin yazılmamış olmasının şekle aykırılık sayılmayacağı, şikayetin reddine karar verileceği-