11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Yasa’nın Geçici 6. maddesinin 13. fıkrasında; ''4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenip işlem yapılacağı-
Takip dosyalarında ödeme emrinin yanlışlıkla borçlu yerine itiraz eden üçüncü kişiye gönderilmesinin ödeme emirlerinin tebligatlarının iptalini gerektirip ödeme emirlerinin kendisinin iptal edilemeyeceği-
Ödeme emri "tebliğ işleminin usulsüz olduğu" şikayetinin 7 günlük süre içerisinde yapılması gerektiği-
Yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararının HMK’nun 209. maddesi kapsamında verildiği, menfi tespit davasının reddine ilişkin hükümde, HMK'nun 397/2. maddesi kapsamında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin bir hususun belirtilmediğinin anlaşıldığı, yerel mahkemece HMK’nun 209. maddesi belirtildiği için “mahkememizce bu konuda karar verilinceye kadar” şeklindeki ibareden, hükmün kesinleşmesine kadar senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağının anlaşılması gerektiği-
İhalenin feshi istemi ile kıymet takdiri ya da satış ilanı tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiada bulunmadığı halde, icra mahkemesince, bu hususun re'sen dikkate alınmasının hatalı olduğu- K. takdirine ilişkin tebligat usulsüz da, borçlunun satış ilanı tebliği ile kıymet takdirine de muttali olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Tutuklu olarak bulunan borçluya İİK’nun 103.maddesi uyarınca çıkartılan davetiyenin, İİK’nun 54/1.maddesi dikkate alınmadan Tebligat Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca usulsüz tebliğ edilmesi halinde, kıymet takdiri tebliği üzerine borçlunun şikayetinin süresinde olduğu- Borçlu şikayet dilekçesi ile birlikte 120 TL gider avansını yatırmış, mahkemece duruşmada keşif yapılmasına karar verilerek, gider avansından karşılanmayan kısmın tamamlanması için borçluya iki haftalık kesin süre verilmesine ilişkin karar, duruşmada hazır olan borçluya ihtar edilmiş ise de, bilirkişilerin sayısı ve dosyadaki mevcut avans dikkate alınmadan keşif için eksik kalan avans miktarı net olarak belirlenmediğinden söz konusu ihtarın usule uygun kabul edilemeyeceği- Mahkemece sonraki duruşmada "eksik avansın 250 TL olarak tespiti" ile duruşmada hazır olmayan borçluya, avansı tamamlaması için iki haftalık kesin süre verilmiş ve yatırılmamasının sonuçları yazılmış ise de, söz konusu muhtıranın da borçlunun “hapiste hükümlü” olduğundan bahisle Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca yapıldığı, bu hali ile de muhtıraya ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, gelinen aşamada ise bir yıldan fazla hapis cezası ile mahkum edilen borçlunun kısıtlanarak kendisine vasi atandığı anlaşıldığından, mahkemece, hükümlü olan borçlunun vasisine, eksik avansı tamamlaması için usulüne uygun ihtar yapılması gerekiği; usulsüz ihtar tebliği dikkate alınarak meskeniyete ilişkin şikayetin usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra emrinde yer alan ''Hemen Ödendiği Taktirde Borcunuz'' başlığı ile yeni bir hesaplama yapılarak takip çıkışı toplam borca icra vekalet ücreti,harç ve resmi mesraflar eklenerek hesap yapılmasının kanunda yerinin olmadığı yapıldığı taktirde bu durumun icra emrinin ya da takip talebinin iptalini gerektirmeyeceği-
Borçlu belediyenin 6552 sayılı yasa gereğince mal beyanında bulunması gerektiği- Borçlunun malları haczedilirken, muhafazası ve satılması en kolay ve yokluğu borçluya en az yük teşkil edecek mallardan hacze başlanılması, haciz yapılırken alacaklı ve borçlunun menfaatlerinin mümkün olduğu kadar dengelenmeye çalışılması gerektiği-
İcra kefaletine ilişkin başvuruların, ilama aykırılık iddiası niteliğinde olduğu ve süresiz şikayete olarak ileri sürülebileceği-
Anonim şirketlerde hisse senedi çıkarılması zorunluluğunun olmadığı- Hisse senedi çıkarılmış ise bunların İİK'nun menkul mallarla ilgili haciz ve muhafaza hükümlerini düzenleyen 88. maddesi uyarınca icra müdürlüğünce haczedilip ve muhafaza altına alınacağı- Hisse senedi çıkarılmamış ise borçlunun 3.kişi nezdinde bulunan ve henüz kıymetli evraka bağlanmamış hisse hakları İİK'nun 94. maddesi gereğince, icra dairesi tarafından şirkete haciz yazısı tebliğ olunarak haczedileceği- Borçlunun hissesinin haczedildiğinin tebliği üzerine haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunlu olduğu- Ancak şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile, şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılacağı- Öte yandan icra müdürlüğünce mahalline bizzat gidilerek haczin şirkete tebliği suretiyle ve bu hususu tutanakla tespit ederek pay haczi yapılabileceği- Bu durumda da haczin şirkete tebliğ edildiği tarihin haciz tarihi sayılacağı- Anonim ve hisseli komandit şirketlerin henüz kıymetli evrak niteliğinde senede bağlanmamış hisselerinin haczinde, İİK'nun 94. maddesi doğrultusunda yapılan tebliğden sonra şirket idaresi itirazda bulunmamış veya itiraz reddedilmiş ise hisselerin borçlu adına ve hesabına şirket nezdinde ve mamelekinde bulunduğunun kesinleştiği- Haciz keyfiyetinin borçlunun hissesini elinde bulunduran 3. şahıslara ihbar edileceği- Bu konudaki şikayet bir hakkın yerine getirilmesi ile ilgili bulunduğundan borçlunun süresiz şikayet hakkı olduğu-