İçerik Akışı

Kanun yararına bozma- Hukuka aykırılığın belirtilmesi-

Kanun yararına bozma üzerine, mahkeme tekrar duruşma açıp yargılama yapamayacağı ve bozmaya uygun olarak yeni bir hüküm veremeyeceği- Kanun yararına bozma hükmün hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmayacağından, davanın taraflarının leyh veya aleyhlerine hiç bir sonuç doğurmayacağından, salt yürürlükteki hukuka aykırılığı belirtmekle yetinileceğinden kanun yararına bozma üzerine mahkemece hiç bir işlem yapılamayacağı-

Görevsizlik kararı- Davanın açılmamış sayılması- Vekalet ücreti-

Asliye Hukuk Mahkemesinin bozma ilamı doğrultusunda Tüketici Mahkemesine yönelik görevsizlik kararı üzerine davacı vekili tarafından süresi içerisinde görevli mahkemeye gönderilme talebinde bulunulmadığından ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına ilişkin hükümde davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-

Kiralananın boşaltılması- Anahtarı teslimi-

Kiralananın tahliye edildiğinin kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılmasının yeterli olmadığı; anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekeceği- Kiralayanın anahtarı teslim almaktan kaçınması veya başka bir sebeple anahtarın teslim edilememesi durumunda, mahkemeden tevdi mahalli kararı alınması ve anahtarın mahkemece belirlenen yere veya notere teslim edilmesi gerekeceği- Anahtarın teslimine ilişkin tutanağın kiralayana tebliğ edildiği tarihin anahtar teslim tarihi sayılacağı, kiracının kiralananı iade borcunun, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulacağı, aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin devam edeceği-

Çekte "karşılıksızdır" işleminin yapılmaması, "karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunu oluşturur mu?

"Karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu"ndan görülmekte olan bir ceza davasına konu çekin, süresinde bankaya ibrazı üzerine; muhatap banka tarafından öne sürülen "herhangi bir sebeple" çekin arka yüzüne "karşılıksızdır" işleminin yapılmamış olması halinde, çekin karşılığını bulundurmakla yükümlü olan failin "karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçundan cezalandırılmasının mümkün olmayacağı-

Facebook kayıtlarının HMK mad. 199 gereği belge niteliğinde olduğu-

HMK mad. 199'da belge kavramı ''Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir'' şeklinde düzenlendiği, bu halde davacı yanca delil olarak dayanılan facebook kayıtlarının HMK mad. 199'da belirtilen belge niteliğinde olduğu- HMK mad. 202'de "senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği, delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğu”şeklinde düzenlendiği, bu halde davalı delil olarak davacı tarafından internet ortamından gönderilen mesajlara da dayandığından, bu facebook kayıtları üzerinde inceleme ve araştırma yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-

Fazla Çalışma- Ücret- Üst Düzey Yönetici

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde taktiri indirim yapılması gerektiği - Fazla çalışmanın tanık beyanlarına dayalı olarak hesaplanması halinde, işçinin fazla çalışma sürekli mümkün olmadığından hastalık mazeret izni gibi nedenlerle çalışmadığı günler kaçınılmaz olduğundan bu karineye dayalı olarak makul indirim yapılacağı ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime yapılmayacağı- Üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamayacağı-

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi- Gecikme tazminatı (kira) ve gecikme cezası (ifaya ekli cezai şart)-

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde gecikme tazminatı (kira) ve gecikme cezasının (ifaya ekli cezai şart) ayrı ayrı alınabileceğine dair hüküm olmadığından, davacının cezayı aşan zararını ispat etmek koşuluyla talep edebileceği- Taşınmazın sözleşme uyarınca teslim edilmesi gereken tarihle teslim edilen tarih bulunarak gecikme tarihi belirlenip bu sürenin rayiç kira ve süreyle çarpımı sonucunda oluşacak zarar bulunması gerektiğinden ve bu miktarın sözleşmedeki tazminatı aşması mümkün olduğundan, mahkemece bu husus değerlendirilerek kira tazminatının cezayı aşan kısmının da hüküm altına alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-

Kısıtlının kredi kartı borcu-

Kredi kartı hamili vesayet altına alındığından sözleşmeye taraf olma ehliyeti yoksa da, davalı kısıtlı bankanın verdiği kredi kartını kullanarak bir takım harcamalar yaptığından, mahkemece sözleşme hükümleri dikkate alınmaksızın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilerek, takip sonrası asıl alacağa yalnızca yasal faiz işletilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-

Tek başına tanık beyanlarının davanın kabulü için yeterli olmadığı-

Tam kusurlu eşin tek taraflı irade ile boşanma davası açması hukuk sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkardığından, tam kusurlu eşin boşanma davası açamayacağı- Boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği- Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa az kusur tespit edilmiş olsa dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamayacağı, yani az kusurlu eşin karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmamasının anlaşılması sebeplerinin varlığı halinde ancak boşanmanın mümkün olacağı- Tanık beyanlarının ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenilmeyecek derecede birliğin sarsıldığı ve davanın kabulü için yeterli olup olmadığı ışığında somut olay incelendiğinde; tanık ifadelerinin bir kısmı duyuma dayalı olduğu gibi mevcut beyanların birliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli beyanlar olmadığı, tanık ifadelerinin sebep ve saiki açıklanmayan soyut ve inandırıcılıktan uzak olduğu görüldüğünden, davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu bir davranışı ispatlanmamış olup, davacı kadının boşanma davasının reddi gerektiği-

Uluslararası Sözleşmelerin Normlar Hiyerarşisinde Yeri- Sigortalılık Giriş Tarihi-

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına, uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliğinin bulunduğu- Davacının yurt dışında "Çocuk Yetiştirme" nedeniyle sigorta kapsamına alındığı 07.01.1979 tarihinin ülkemizde sigorta başlangıç tarihi olarak kabulü istemiyle açılan davada, öncelikle, bu durumda somut olayın çözümü bakımından normlar hiyerarşisinde kanunların (3201 sayılı Kanun) üzerinde yer alan Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulduğu Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi kapsamında konunun bir çözüme kavuşturulması gerektiğinden, davacının 07.01.1979 tarihi itibariyle "çocuk yetiştirme"den dolayı ödenen zorunlu primlerin, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları (aylıkları)” başlıklı beşinci bölümü 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli ve 3241 sayılı Kanun ile onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29. maddesi hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık girişi olduğunun kabulü gerektiği-