Mahkemece, davalı tarafından alındığı kabul edilen çek bedellerinin ödenmediği kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bilirkişi raporunda ödeme yapıldığına ilişkin ibarelerin yer aldığı ancak, bu ödemelerin ne zaman ve ne şekilde yapıldığına ilişkin gerekli araştırmanın yeterli düzeyde yapılmadığı ve bahsi geçen taraflar arasındaki ticari ilişkinin tereddüde yer vermeyecek şekilde ortaya konulmadığı, bu durumda, davalı şirket tarafından yapıldığı belirtilen ödemelerin taraflarca ileri sürülen deliler çerçevesinde (banka kayıtları vb) araştırılarak belirlenmesi suretiyle temlik tarihi itibariyle davalı şirketin, temlik eden kişiye ne miktarda borcu olduğunun denetime imkân verecek şekilde tespit edilmesinin gerektiği-
Anonim şirket tarafından henüz pay senedi ihraç edilmemiş olması ve ilmühaber dahi çıkarılmaması, anonim şirkette pay devrine engel teşkil etmeyeceği; anonim ortaklığın çıplak paylarının devri konusunda 6762 sayılı TTK’da bir hüküm bulunmamakta olup, payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği, bu devrin 818 sayılı BK.nun 162 ve devamı (6098 sayılı TBK 183) maddelerine göre alacağın temliki hükümleri çerçevesinde olması gerekeceği-
Hamile ve nama yazılı hisse senetlerinin devri hususunda devrin noterden yapılması gerektiğine -bunun sıhhat şartı olduğuna- dair bir koşul olmadığı- Hamile yazılı senetlerin, elden teslim ile devir edilebileceği- Nama yazılı pay senetlerinin ciro ve teslim ile devir edileceği ve devrin şirkete karşı ancak paydefterine kayıtla hüküm ifade edeceği- Ultra vires ilkesinin ancak davacı şirket ortakları tarafından şirkete karşı ileri sürülebileceği- Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devrinin genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşeceği; bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devrinin ise yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşeceği-
Takip tarihinde alacaklı sıfatı kalmayan temlik edenin başlattığı takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Kiralananın tahliyesinin ancak malik veya kira sözleşmesinin tarafı olan kiraya veren tarafından istenebileceği- Kira alacağının temliki ile kira sözleşmesinin taraflarının değişmeyeceği, sadece kira alacağını temlik alanın tahliye isteyemeyeceği-
Davalıların usulsüz kredi kullandırdığı iddiasına dayalı mali sorumluluk davasında uyuşmazlığın, temliknamenin dava konusu zararın tamamını kapsayıp kapsamadığı noktasında toplandığı, davacı TMSF'nin temlik ettiği alacak kredi borçlarından kaynaklanan alacak olup, temlikname bankanın iç bünyesinde kanuna ve mevzuata aykırı karar ve işlemleri ile bankaya zarar verdiği iddia olunan davalılara yöneltilen talep ve dava hakkını kapsamadığından, esasen davanın sorumluluk sorumluluk davası olduğu da gözetilerek temlikin ivazlı olup olmaması ancak dava konusu zararın kapsam ve miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir husus olduğundan mahkemece, temliknamenin davacının aktif husumet ehliyetini etkilemeyeceği kabul edilerek işin esasına girilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı, icra dosyasındaki takip konusu alacağın bir kısmını temlik aldığından temlik eden ile aynı haklara sahip olup, kısmen temlik eden ve kısmen temlik alanın ancak kendilerine ait alacaklar üzerinde tasarrufta bulunabileceği, alacağın bir kısmını temlik edenin, alacağın tamamı ile ilgili haczin kaldırılmasını isteyemeyeceği, davalı icra müdür vekili tarafından temlik edenin talebi üzerine alacağın temlik edilmeyen kısmı üzerinden de usulsüz olarak haczin kaldırılması işlemi gerçekleştirilmiş olup, haczin tamamen kaldırılması işlemi nedeniyle takip dosyasındaki blokeli alacak takip borçlusuna ödendiğinden davacı zarara uğramış olup; zarar, usul ve yasaya aykırı talebin icra müdürlüğü tarafından yerine getirilmesinden kaynaklanmış olduğundan, oluşan zararla icra müdürlüğünün işlemi arasında illiyet bağı olduğu ancak davacının uğradığı zararı ile ilgili davalı Bakanlık aleyhine dava açabilmesi için takip dosyasında borçlu şirketten alacağını tahsil edememiş olması, başka bir ifade ile borçlu şirketin borcunu ödemekte acze düşmüş olması gerektiğinden, mahkemece, davacının dava dışı borçlu şirketten alacağının tahsilinin mümkün olup olmadığı araştırılmadan, davanın reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Tescile karar verilebilmesi için arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici tarafından arsa maliklerine karşı üstlenilmiş olan edimlerin yerine getirilmiş olmasının gerekeceği, yüklenici ve yükleniciden alacağı temlik alan davacının, inşaat sözleşmesinden doğan edimlerin yerine getirilmesi ile yükümlü olduğu-
Davacıların murisi ile davalının eşinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini birlikte imzalamaları, taşınmazın dava dışı kişi ve davalının eşinin el değiştirmeleri sonucu en son davalıya dönmüş olması, Bandırma İlçesindeki inaşat sektörünün ulaştığı seviye, taşınmaz alım satımlarının yoğunluğu dikkate alındığında gerek dava dışı kişinin, gerekse davalının kendilerine devir yapan tapu malikinin gerçek hak sahibi olmadığını bilebilecek durumda bulundukları, diğer anlatımla yükleniciye yapılan temliki ve yüklenicinin arsa sahiplerine karşı yüklendiği edimi ifa etmediğini ve dolayısıyla hak sahibi olmadan temlikte bulunduğunu bilmesi gereken kişiler oldukları, kaldı ki dava dışı kişinin 08.05.2012 tarihli oturumda tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde davacılar murisi ile davalı şirket yetkilisi arasındaki anlaşmadan haberdar olduğunu beyan ettiği, dolayısıyla TMK'nın 1023. maddesindeki iyiniyet kuralından faydalanmalarının mümkün olmadığı sonucuna varılması gerektiği-
Masa alacaklarının (borçlarının), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlar olduğu (örn: iflas kararının ilanı giderleri, defter tutma giderleri, masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti, masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti), masa alacaklarının, iflas alacaklarından önce ve iflas masasından tam olarak ödeneceği, davacının müflis davalı şirkete kefaleti nedeniyle yaptığı ödemeler ile bağımsız yeni bir alacak doğduğundan, bu yeni alacağın ödeme tarihi, iflas tarihinden önce ise iflas alacağı, sonra ise masa alacağı niteliğinde olduğu-