Şirket adına talepte bulunan kişinin şirket adına dava takip yetkisi olmadığı yargılama boyunca mahkemece fark edilmediği gibi, taraflarca da ileri sürülmediğinden, mahkemece HMK'nun 115. maddesi uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle istemin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava tarihi itibari ile borçlu şirketin Ticaret Sicili'nden terkini sağlandığından ve terkinle beraber tüzelkişiliği sona erdiğinden, tüzelkişiliği sona eren şirketin dava açma (icra mahkemesinde şikayette bulunma) yetkisinin olmadığı-  Borçlu şirketin dava takip yetkisi olmadığı görüldüğünden,  mahkemece HMK. mad. 115 uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle istemin usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Yüklenici firma yetkilisinin üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili kişilerden olmadığı ve TOKİ tarafından hacizden itibaren, 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı görüldüğünden, davacı alacaklının İİK. mad. 99 uyarınca, istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Yüklenici firma yetkilisinin üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili kişilerden olmadığı ve TOKİ tarafından hacizden itibaren 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı görüldüğünden, davacı alacaklının İİK. mad. 99 uyarınca, istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Dava tarihi itibariyle 2.200,00.-TL – 3.300,00.-TL arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetine başvurunun zorunlu olduğu, bu miktarın altındaki uyuşmazlıklar yönünden "doğrudan icra takibi yapılmasının ve Tüketici Mahkemesine dava açılması"nın mümkün olmadığı; dava şartı gerçekleşmediğinden itirazın iptali davasının dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiği-
Yolsuz tescil hukuksal nedeniyle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada yerel mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyularak "protokol ve 26 adet senet için davacının ibra ettiği senetlerin karşılıksız kaldığının kararlaştırıldığı, yine protokol hükümlerine davalı vekili tarafından itiraz edilmediği, bu itibarla senetlerin davacıya işlem yapılmadan iade edilmesi gerektiği halde, iade edilmeyerek takibe konulduğu ve dava konusu payın bu nedenle ihalesi ile davalı şirkete satıldığı, ihalenin hükümsüz senetlere dayandığı, dolayısıyla tescilin yolsuz olduğu" belirtilerek verilen davanın kabulüne dair verilen üçüncü karar, Özel Dairece "ibranamenin aslının bulunmadığı, fotokopi belgeye dayanılarak davacının ibra edildiğinin kabul edilemeyeceği, bozma kararının sonradan ortaya çıkan duruma göre, maddi hataya dayalı olduğu ve davada dayanılan çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının oluşumunun TMK'nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescile dayalı olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, dahili davacılar vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Özel Dairece verilen karar ile HMK. mad. 125/1 , dava açıldıktan sonra davalının dava konusunu, bir başka şirkete sattığı, bu nedenle davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılmasının gerektiği açıklanmak suretiyle Dairenin kararının kaldırılmasına ve hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmiş olup, dahili davacılar vekilince karar düzeltme talep edilen üçüncü kararın, Özel Dairece önceki bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olmayıp, dava konusunun devri ve taraf değişikliğinin hatırlatılması yönünde olduğu ve bu durumda, yerel mahkemece verilen üçüncü kararın temyizen inceleme görevinin, Hukuk Genel Kurulu’na ait değil Özel Daireye ait olduğu-
Gider avansı dava şartı iken, delil ikamesi avansının dava şartı olarak nitelendirilemeyeceği, delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmamasının davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmeyeceği, tarafın belirtilen süre de delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılacağı-
Davacının talebi kooperatiften bedelini peşin ödeyerek satın alınan iki konut nedeniyle davalının sorumlu olduğu genel giderlerden payına düşen tutara ilişkin olup bu durumda kooperatif ile davalı arasında üyelik ilişkisi bulunmadığından, davanın  asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davanın usulden reddi, işin esasının incelenmesine engel teşkil etiğinden takibin asıl borçlu ile kefile aynı anda yapıldığı ,aynı anda takibin mümkün olmadığını kabul edip hem usulden hem esastan reddin mümkün olmadığı-
Mahkemece, borçlu iflas etmiş ise iflas idaresi mi yoksa İİK'nun 245. maddesi gereğince davacının iflas idaresinden yetki alması halinde davacı alacaklı mı devam edecek, belirlenerek ve buna göre taraf teşekkülü sağlandıktan ve taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-