2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK'nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğunun Dairemiz'in yerleşik uygulamaları ile kabul edildiği, bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda ise, usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği-
Vasinin izin almaksızın dava açması durumunda, mahkemece, vasiye bu yönde ilam alıp sunmak üzere uygun bir süre verilmesi gerekeceği, bu husus yerine getirilmeden yargılama yapılarak davanın sonuçlandırılmasının kanuna aykırı olduğu-
6100 sayılı HMK'nın 324/2 maddesindeki "Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır" hükmü uyarınca delil avansının yatırılmaması, ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma neticesini meydana getireceğinden, mahkemece niteliği itibariyle delil avansı olan gider için verilen kesin sürenin sonuçları açıkça anlatılıp ihtar edilmeden, usulüne uygun kesin süre verildiğinden de bahsedilemeyeceği gibi, davalı yüklenici tarafından, davacı şirket yetkilisinin elinden sadır olduğu iddiasıyla sunulan belgedeki imzanın sahte olup olmadığı yönünde yapılacak olan bilirkişi incelemesinin davalı lehine olduğu anlaşılmasına rağmen bu delil avansından da davacının sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Konkordato tasdik kararından sonra İİK. 308/b gereğince verilen süre içinde açılan davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğu-
KTK'nın 97. maddesindeki başvuru koşulları arasında kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun rapor ile sigortacıya başvuru yapılmasına ilişkin bir koşulun bulunmadığı, davacı tarafça sigorta şirketine .......... tarihinde başvurulduğu, başvuru sırasındaki eksikliğin İtiraz Hakem Heyetince belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olduğu, buna göre İtiraz Hakem Heyeti tarafından; kazayla ilgili eksik kalan tedavi evrakları temin edildikten sonra, kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ....... tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ölçülerine göre uzman bilirkişi heyetinden, davacının kaza nedeniyle uğradığı çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak (usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılacak iş Türk Medeni Kanunu’nun 405. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 56. maddesi uyarınca davacı-davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibaret olduğu, bu yön göz önünde tutulmadan yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davacılar, davalının işgalci olduğunu belirterek el atmanın önlenmesi ve ecrimisil alacağının tahsili isteminde bulunmuşlar; davalı ise söz konusu taşınmazı kira ilişkisine dayanarak kullandığını savunmuş olduğundan, uyuşmazlık, davalının kiracı olduğunu bildirerek sunduğu kira sözleşmesi incelenerek karara bağlanacağından, davaya bakmakla görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-
Kadroya geçiş sırasında yapılan idari işleme yönelik uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği-
İletim sistemi kullanım ihalelerine ilişkin uygulanacak cezai yaptırımlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargıda çözüleceği düzenlemesi uyarınca davanın görev nedeniyle reddi gerektiği öne sürülmüş ise de Anayasanın 2’nci maddesinde yer bulan hukuk devleti kavramının vazgeçilmez unsurlarından birisinin de hukuki güvenlik ilkesi olup devletin eylem ve işlemlerinde bireylerin devlete olan güven ve saygı duygusunun temin edilebilmesi için hukuk normlarının öngörülebilir kurallar içermesi gerektiği- Bu nedenle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural olarak kanunların yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulandığı- Buradan yola çıkılarak, adli yargı denetimine tabi bir uyuşmazlık nedeniyle görevli mahkemede açılan bir dava sırasında, sonradan yürürlüğe giren bir düzenlemeyle idari yargının görevli kılınması halinde, geçmişteki olaylar bakımından hak arama özgürlüğü ve hukuki güvenlik ilkesini ortadan kaldıracak şekilde yargı yolu değişikliği sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davacı tarafından davalı aleyhine İtiraz Hakem Heyeti'nin kararıyla yapılan başvurunun esastan reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-