Dava, haksız rekabetin tespiti, men'i, ref'i ve maddi tazminat istemine ilişkin olup; davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği- 
Ziraat Odası sicil kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin davanın idari yargıda görülmesi gerektiği-
davacı vekili tarafından ibraz edilen 05.06.2018 tarihli haciz tutanağı İİK’nun 105.maddesinde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan, dava şartı noksanlığı tamamlanmıştır. HMK'nın 115/3 maddesi gereğince artık davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken bu eksikliğin giderildiği gözetilmeden usulden red kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Bozma ilamında sonra davacı vekili tarafından ibraz edilen .......... tarihli haciz tutanağı İİK’nun 105.maddesinde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan, dava şartı noksanlığının tamamlandığı, HMK'nın 115/3 maddesi gereğince artık davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekeceği-
Keşif ve bilirkişi için ücretinin istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olduğu, süresinde yatırılmaması halinde delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işler teker teker belirtilmesi gerektiği-  Mahkemece, "Keşif ve bilirkişi ücretini yatırmak üzere iki haftalık süre verildiği, yatırmadığı takdirde keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, belirlenen süre içerisinde gerekli avans ve giderler yatırılmadığı" gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri "tek tek belirlenmek suretiyle" ara karar oluşturulması, bu ara karar doğrultusunda keşif giderlerinin yatırılması için "kesin süre" verilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafların uyarılması, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise, (delilden vazgeçmiş sayılmaya ilişkin) HMK. 324 gereğince işlem yapılması gerektiği-
Kesin yetki kuralının bulunmadığı durumlarda davalı tarafça yapılacak yetki itirazının ilk itiraz olduğu ve ön sorun olarak inceleneceği- Süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunulması, ancak yetkili mahkemenin gösterilmemesi halinde usulünce yapılmış bir yetki itirazından söz edilemeyeceği-
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevli oldukları; açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davaların, genel mahkemelerin görevine girdiği- Buna karşın özel mahkemelerin, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevli oldukları- Şirket aleyhine açılan işçilik alacaklarının tahsili davasının sonuçlandırılmadığı, davalı borçlu "davacının ortağı olduğu bu şirkette sigortasız işçi olduğunu" savunmuş ve mahkemece de bu iddiaya dayanılarak hüküm tesis edilmiş ise de, davalının ceza yargılamasında şikayetçi olarak verdiği ifadelerinin devamında "perakende satmak için şirketten çay aldığı sırada bedelini ödeyememesi nedeniyle boş teminat senedi verdiği" şeklinde açıklama getirdiği dikkate alındığında, senedin işçi-işveren ilişkisi çerçevesinde verildiğinin ve bu sebeple iş mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edilemeyeceği-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli  davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davalının .......Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alındığı ve yargılama sırasında tüm tebligatların davalı kısıtlı adına çıkarıldığı, buna göre, husumetin davalı kısıtlının vasisine yöneltilmesi gerekirken, davalı kısıtlıya yöneltilerek hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğu-
Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davacılar vekilinin davacılar yönünden reddedilen manevi tazminatlara ilişkin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekeceği- Davacılar, trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkin bu davayı açarken kaza tespit tutanağında .......... plakalı aracın trafik sigortacısı olarak .............. Sigorta A.Ş.'nin belirtilmesini esas alarak davalı ................ Sigorta A.Ş'ye husumet yönelttiği, davacılar tarafından kaza tespit tutanağına göre dava açılmış olmakla davalı ........... Sigorta A.Ş. lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerekeceği-