HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vermesi gerektiğ; kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK dönemdeki uygulamayı anımsatacak biçimde, "mahkememizin yetkili olmaması", "mahkememizin yetkisizliğine" gibi ibarelere gerekçede ve hüküm fıkrasında yer verilmesinin doğru olmadığı ve aynı sonuca yazılı gerekçelerle varılması isabetsiz ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçe ile ve hüküm fıkrasının 2. bendindeki yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği -
İcra mahkemece eksik olan keşif avansını yatırması için borçlu tarafa kesin süre verilmesi gerekirken, dosyada mevcut gider avansı miktarı dikkate alınmaksızın keşif avansının tümünü yatırması için borçlu tarafa kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde de toplam keşif avansının yatırılmamış olması nedeni ile şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olup bozmayı gerektireceği-
Çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davanın kısmi dava olmadığı, sadece harca esas değerin düşük gösterildiği ve tamamlama harcının yatırılmış olması nedeniyle davanın kabul edilmesi gerekeceği-
Bozma ilamından sonra davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada, iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş ve takip eden davacı vekilinin katıldığı oturumda da, "gider avansının verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığından ve gider avansının yatırılmasının HMK. mad. 115/2 gereğince dava şartı olduğundan açılan davanın reddine" karar verilmişse de, davanın 1086 Sayılı H.U.M.K. zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu, bozma ilamına uyularak sulh hukuk mahkemesi dosyasındaki borçlunun terekesine mümessil tayininin beklendiği anlaşıldığından mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda tereke dosyası beklenerek taraf teşkili sağlandıktan sonra iptal koşulları yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca işin eksik ve geç teslim edildiği iddiasına dayalı olarak açılan tespit ve kal, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin davada, meydana getirilen eserdeki herhangi bir bağımsız bölümün yükleniciye ait olmaması, yüklenicinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından, somut olayda husumetin yükleniciye yöneltilmesinde usule aykırılık olmadığı gibi, bu hususun esasen bir zorunluluk olduğu-
Davada, davacının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış bulunması halinde,mahkemece, Türk Medeni Kanununun 405. ve HMK.nun 56/1. maddeleri uyarınca davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekeceği-
Hem şikayet hem de istihkak iddiası şeklindeki istem karşısında, mahkemece usulüne uygun duruşma açılarak alacaklıya tebligat yapılarak şikayet istemi hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Borçlu veya alacaklının hasım olarak gösterilip gösterilmemesinin şikayetçinin istemi hakkında karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği-
Maddi bir hakkın muhtelif bölümlerinin bölünerek ayrı ayrı davalarda istenmesi halinde, mükerrer bir istek bulunmadığı, diğer anlatımla derdestlik koşullarının ilke olarak oluşmadığı gözetilmesi gerekeceğinden, mahkemece, her bir davaya konu depoların yeri, talep edilen hizmet bedellerinin başlangıç ve bitiş tarihleri konusunda taraf vekillerinden açıklama alınarak, derdest olmadığı belirlenen bölümler yönünden uyuşmazlığın esası incelenip, gerekirse 2012/489 Esas sayılı dosyanın sonuçlanması da beklendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, talep sonucu ve tarafların aynı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddinin doğru olmadığı-
Dava, tapu kayıt maliki ile aynı kişi olduğunun tespiti istemine ilişkin davanın çekişmesiz yargı işi olup görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-
Süresinde "ilk itiraz" olarak mahkemenin yetkisiz olduğu ileri sürülmediğinden ve kesin yetki de bulunmadığından, mahkemenin, HMK'nın 19. maddesi uyarınca yetkili hale geldiği gözetilerek, davaya bakmakla yetkili olduğunun kabulü ile davanın esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı olarak HMK'nın 17. maddesindeki münhasır yetki kuralına "kesin yetki" anlamı verilerek, sonuca ulaşılmasının yerinde olmadığı-