Toplanan delillere ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre, dava konusu bonolardaki imzaların davacının eli ürünü olmadığı bu davadaki 22.06.2008 düzenleme 27.11.2008 vade tarihli 4.810 TL. bedelli senetle ilgili istemin feragat nedeniyle reddine, bu davada dava konusu edilen diğer iki bono yönünden davanın kabulüne, birleşen Adana 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/176 esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu senedin ilk düzenlendiği halinin fotokopisinin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu ve tanık dinlenebileceği, dava konusu senedin bahis senedi olduğu, kumar ve bahis borcunun eksik borç niteliğinde olduğu, bir alacak hakkı vermediği gibi davacıya da herhangi bir borç tahmil etmeyeceği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacının icra baskısı altında 69.462,59 TL. ödemek durumunda kaldığı, taleple bağlı kalınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya 69.000 TL borçlu olmadığının tespitine icra dosyasına ödenen bu tutarın 15.10.2009 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
HUMK'nun 95. maddesi gereğince kabulün kesin bir hükmün hukuki neticelerini doğurduğu, davalının davayı ilk celseden önce kabul ettiği, davalının takipte haksız olmakla birlikte kötüniyetli olmadığı gerekçeleriyle davanın kabul nedeniyle kabulü ile davacının icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinden davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Takipten sonra açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkemenin icra takibinin yapıldığı veya davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak yapılan bononun taraflar arasındaki iş ilişkisi sonucu düzenlendiği ve senetteki borçlu imzalarının da davacıya ait olduğu, davacı tarafından yapılan şikayet üzerine Savcılık soruşturmasının takipsizlikle sonuçlandığı, yapılan haciz sırasında davacının senetteki imzayı ve borcu kabul ettiği, haciz tutanağında yer alan bu açıklamaların mahkeme dışı ikrar niteliğinde bulunduğu, kanıt yükü üzerinde bulunan davacıya dava sırasında hatırlatılması üzerine teklif ettiği yeminin de davalı tarafından usulüne uygun şekilde eda edildiği anlaşıldığından ve yeminli beyanında  davalının "vermiş olduğu nakit tutara karşı davaya konu senedi aldığını" ifade etmesinde "nakden" şeklinde senette yazılı olan ihdas nedeninin talil edilmemiş olması karşısında menfi tespit davasının reddi gerektiği-
HUMK’ un değişik 440/III-1.maddesindeki karar düzeltme ile ilgili parasal sınırın altında olan davalara ait hükümlerin onanmasına veya bozulmasına ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı-
Dava konusu senedin arka yüzünde teminat senedi olarak verildiği belirtilmiştir. Senedin teminat senedi olması tek başına keşidecinin bu senetten dolayı borçlu olmadığı sonucunu doğurmaz. Lehtarın bu teminata başvurma hakkının doğması halinde senede dayanarak alacak talebinde bulunmasının mümkün olduğu-
Davacının davalıların park halindeki aracına çarptığı, senedin bu sebeple alındığının davacının da kabulünde olduğu ve 1086 sayılı HUMK’un 352. Madde, 6100 sayılı HMK’nun 226. Maddesine göre ceza soruşturması ve kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar konusunda yemin teklif edilmeyecek olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK. nun 72/5 madde hükmüne göre, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle davacının bu konuda açıkça bir talebi olması gerekeceği, mahkemece, davacının dava dilekçesinde ve yargılamanın herhangi bir aşamasında bu yönde bir talebinin bulunmamasına göre davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-