Taşınmazın, üzerindeki yüklü miktarda haciz ve ipotekle satın alınmasının tasarrufun mal kaçırma amacıyla gerçekleştiği düşüncesini güçlendirdiği-
Mahkemece dava konusu taşınmazın 26.9.2009 tarihinde 24.000 TL'ye davalı 3. kişiye satıldığı, satış tarihinde raicinin 210.000 TL olduğu, raici ile satış değerleri arasında fahiş fark var gibi görünse de Taşınmaz üzerinde borcun doğum tarihinden önce dava dışı Banka ve davalı 3. kişi lehine ipotekler bulunduğu anlaşıldığından, bu durumda yapılan hesaplama gereğince ivazlar arasında fahiş bir farkın bulunmadığının kabulünün gerektiği- Dördüncü kişiye yapılan satışının iptali için bedel farkının yeterli olmadığı, kötü niyetinin ispatlanması gerektiği-
Davacının alacağının kira alacağına ilişkin olduğu ve borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 kapsamında "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı, davanın süresinde açıldığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşullarının gerçekleşmiş olduğu- Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değeri arasında "misli fark" bulunduğu, dosya kapsamından davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından ve davalı, kendi muvazaasına dayanamayacağından, dava konusu tasarrufun davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 278/3-2, 280/1 gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği-
6183 sayılı yasanın 26. maddesine göre tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılması gerektiği, ayrıca söz konusu süre hak düşürücü süre olup resen nazara alınması gerektiği- Davalı 3. kişi ile borçlu davalının aynı işyerinde çalışmış olmaları, komşuluk ilişkilerinin bulunduğu ve ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark olduğu anlaşıldığından aralarında yapılan tasarrufun iptali gerektiği-
Somut olayda dava konusu tasarruf işleminin 25.4.2007 tarihinde, aciz belgesi yerine geçecek olan haczin ise 20.5.2011 tarihinde yapıldığı- Tasarruf hacizden 2 yılı daha aşkın bir süre önce yapıldığından İ.İ.K 278/1 maddesinin uygulama yeri olmadığı- Öte yandan davalı İ.'ın borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastını bildiği dolayısıyla kötü niyetli olduğu da ispatlanmadığından, davalı İ. yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 4. kişi yönünden İİK. mad. 280/1 kapsamında değerlendirme yapılarak onun kötüniyetli olduğu sonucuna varılması halinde dava konusu taşınmazın 1/4 hisse ile sınırlı olarak  satışının da iptaline; aksi halde yani davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğu kabul edilmezse, hakkındaki davanın reddine, davalı üçüncü kişi hakkındaki davanın İİK. mad. 283/2 gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu takip dosyalarındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değeri tutarında (borçludan 1/4 hisse alındığından) tazminatın davalı 3. kişiden tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-
26.12.2003 tarihinden önce verilen kredi borçlarına ilişkin takiplerde davacı bankanın -5411 s. Bankacılık Yasasının geçici 13.maddesi gereğince- aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı, bu tarihten sonraki borçlar için ise 25.3.2011 ve 13.4.2011 tarihli haciz tutanakların, İİK. mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinden bulunduğu- İpotek miktarının takip konusu borcu karşıla­mamış olduğu, iptali istenen tasarrufların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafın­dan belirlenen rayiç değerleri arasında misli fark bulunduğu, davalı 3. kişinin borçlu­ların durumunu ve amacını bilebilecek (aynı gün üç taşınmazın satılması, davalıların aynı yer nüfusuna kayıtlı olması) kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufların İİK. mad. 278/3-2 ve 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Davalının, borçlunun ablası olmasına İİK'nın 278/III-1 madde­sinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldı­ğının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine buna ilaveten davalının, kardeşi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile ha­reket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın; borçlu tarafından davalı kişiye, davalı kişiden de 4. kişiye devredilmesi halinde 4. kişinin davada davalı olarak gösterilmemesi veyahut yargılama sırasında davaya dahil edilmemesi halinde taşınmaz yönünden kurulan hükmün infaz kabiliyetinin bulunmayacağı- Davalı 3. kişinin yargılama sırasında ölmesi halinde mirasçılarının davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, bildirecekleri deliller toplandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiği- Davalı 4.kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için onun kötüniyetli olduğunun yani borçlunun durumunu ve amacını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun davacı tarafından ispatlanması gerektiği- Bedel farkının varlığı 4.kişi yönünden iptal nedeni olarak kabul edilemeyeceği- Davalıyı şahsen tanımadığını ifade eden tanığın duyuma dayalı beyanının hükme esas alınmasının isabetli olmadığı-
6183 sayılı kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davalının üçüncü kişinin, borçlu kızının alacaklılarından mal kaçırmak ya da ala­caklılarını ızrar kasdı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu- 6183 sayılı Kanunun uygulanma­sından doğan her türlü davalar için avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi ve davacıya borçlu aleyhine yürütülen takipteki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olacak şekilde taşınmaz üzerinde cebri icra yapma yetkisi verilmesi gerektiği-