6183 sayılı Yasa'nın 23-24 maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasında, borçlunun vergi borcunun 2002-2005 dönemine ait olduğu, ilk ödeme emrinin 28.02.2004 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun itirazı olmadığından kesinleştiği ve 1 ay içinde ödemenin yapılmadığı anlaşıldığı, dava konusu tasarruf ise borçlu tarafından 09.12.2003 tarihinde yapıldığından, 6183 sayılı Yasa'nın 27. maddesinde belirtilen 2 yıllık sürenin dolduğundan söz edilmeyeceği- Borçlu ve diğer davalılar arasındaki tasarrufların iptale tabi olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İvazlar arasında fahiş fark bulunmadığı gibi, 3. kişi davalının kötü niyetli olduğunun da kanıtlanamadığından, bu davalı hakkındaki davanın reddi gerektiği- Borçlu tarafından taşınmazlarının satışı için bilgi paylaşımında bulunduğu üçüncü kişiye yapılan satışta ivazlar arasında fahiş fark olmamakla birlikte, taşınmazı satın alan üçüncü kişinin emlakçı olması ve cevap dilekçesi içeriğine göre borçlu ile taşınmazlarının satışı için bilgi paylaşımında bulunması nedeniyle, borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının tartışılması gerekeceği- Davacının isteği doğrultusunda, tazminata dönüşen davada, infazda tereddüt oluşturacak şekilde yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu- Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen davalıların açıkça yargılama gideri ve vekâlet ücreti talep etmediklerini bildirdikleri halde bu davalılar yararına vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davalı-borçlunun tasarruf tarihinden sonra boşandığı 3. kişi eski eşi ile olan tasarrufunun iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında vekâlet ücreti ve yargılama giderinin her bir tasarruf için ve her bir davalı açısından ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken tüm tasarruflar ve davalılar açısından tek yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Hakkındaki dava reddedilen davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Davalı 4. kişi yönünden bedel farkının varlığı ve kısa süreli satışın iptal sebebi olmadığı; davalı 4. kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için, davacı tarafından onun İİK.mad. 280/1 kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerektiği- Borçlunun kullandığı kredinin kefili olarak borcu ödeyen davalının İİK. mad. 280/1 kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu-Takiplere konu edilen çeklerin bir kısmının iptali istenen tasarruftan önce, bir kısmının ise sonra düzenlediği anlaşıldığından, mahkemece davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu borcun doğumuna ilişkin özellikle tasarruf tarihinde sonra düzenlenen çeklerle ilgili temel ilişki konusunda davacıya delilleri sunması için süre verilmesi, çeklerin ileri tarihli olup olmadığının belirlenmesi ve borcun doğumunun tespiti ile itiraz üzerine durmuş olan icra takiplerinin kesinleşmesinin beklenmesi, davacıya aciz belgesi sunulması için süre verilmesi ve dava önkoşullarının değerlendirilmesi gerektiği- Davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, davanın İİK'nun 283/2 maddesi gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tazminatın davalı üçüncü kişinden tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava önkoşullarının bulunmaması halinde davanın ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava sonunda bedel farkı olduğu gerekçesi ile kabule karar verilen taşınmaz üzerindeki ipoteğin davalı üçüncü kişi tarafından satış sonrasında ipotek alacaklısı bankaya ödediğinin kayıtlardan anlaşılmakta olduğu, bu ödemenin satış bedeline eklenmesi sonucu taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında mislini aşan fark oluşmadığı gibi davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık gibi borçlunun mal kaçırma kastını üçüncü kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlığın da ispat edilememesine göre bu taşınmaz hakkındaki davanın da reddi gerekeceği-
Kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama hükmünde olacağı- Taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek rayiç değerinin ne olduğu keşfen ve bilirkişi raporuyla saptanmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK. mad. 278/3'de belirtilen yakın akrabalar arasındaki tasarruf bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptali tabi olduğu-
İİK. mad. 278/3'de belirtilen yakın akrabalar arasındaki tasarrufların bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde, alacaklının icra dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
Haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davalıların kardeş, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek bedeli arasında misli fark bulunduğu görüldüğünden, tasarrufun İİK. mad. 278/3,1-2, 280/1 gereğince, dava konusu taşınmazın halen borçlu ve kardeşi tarafından bedelsiz kullanılması nedeniyle diğer tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi bulunduğu, menfi tespit davasının, daha önce açılmış olan tasarrufun iptali davasını etkilemeyeceği-
İİK. 280/1 uyarınca kötüniyetli olduğu kanıtlanamayan 4. kişi hakkında davanın reddi gerektiği- Mahkemece öncelikle davalı borçluların nüfus kayıtları getirtilerek akrabalık bağı olup olmadığı; dava konusu taşınmaz hissesine yönelik olarak tasarruf tarihindeki rayiç bedeli yönünden bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak anılan taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından bildirilecek rayiç değer arasında misli fark bulunup bulunmadığının tespiti ile tasarrufun İİK. 278/3-1, 2 gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, anılan taşınmaz hissesinin borçlu tarafından davalıya satılmasına rağmen haciz tutanağından anılan tarihte taşınmazın borçlu tarafından kullanıldığı, borçlunun mal beyanı dilekçesinde dava konusu taşınmazın adresini kendi adresi olarak bildirmesi gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak tasarrufun İİK 280 kapsamında iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi ve anılan tasarruf İİK 278, 279 ve 280 gereğince iptale tabi değil ise davalı üçüncü kişi yönünden de davanın reddine; aksi takdirde ise davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalı üçüncü kişi hakkındaki davanın İİK 283/2 gereğince bedele dönüştüğü göz önüne alınarak adı geçen davalının taşınmazı elden çıkardığı tarihindeki gerçek değeri nispetinde davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkemenin bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Davalının borçlunun oğlu olmasından dolayı babası olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı İle hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle ona yapılan tasarruflarda iptal şartlarının mevcut olduğu- Davalı dördüncü kişinin borçlu ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı anlaşıldığından, o sözleşmeden kaynaklanan bağımsız bölümleri alıp almadığı, kendisine satılan taşınmazların o sözleşmede kendisine isabet eden taşınmazlar olup olmadığı belirlenerek, müteahhide isabet eden taşınmazların hangileri olduğu da tespit edildikten sonra, bu sözleşmelerden kaynaklı olarak, davalı dördüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilebilecek kişilerden olup olmadığını üzerinde durulması gerektiği-