TCK. mad. 85 kapsamında taksirle öldürme suçunun varlığı sabit olduğundan, 2918 s. KTK. mad. 109/2 uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği ve kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olmasının, uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel olmayacağı- Davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda TCK'nun 85/2 maddesinde düzenlenen ve taksirle öldürme suçuyla ilgili ceza davasının TCK. mad. 66/1-d uyarınca on beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 s. KTK. mad. 109/2 uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden on beş yıl geçmeden açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği-
Haksız fiil hukuksal nedenine dayalı davalar yönünden 6100 sayılı HMK'nın 7. maddesinde yer alan davalıların birden fazla olması durumunda, dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılacağı şeklindeki düzenlemenin kesin yetki kuralı içermeyeceği, HMK'nun 7. maddesinin gerekçesinde yer alan "......ortak yetkili mahkemenin yetkisi, kesin yetki haline getirilmiş." ibaresinin bağlayıcı olmadığı-
Haksız eylem nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada, davacının şikayeti üzerine, davalının ‘haberleşmenin gizliliğini ihlal etme’ suçundan dolayı Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı ve dava derdest olduğundan, ceza mahkemesince belirlenecek maddi olgular hukuk hakimini bağlayacağından ceza davasının sonucunun beklenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Ölümlü trafik kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, kamu görevlisinin kazadan doğan tazminat isteminin kişiye değil sorumlu idareye yöneltilmesi gerektiği-
2577 s. İYUK. hükümlerine göre idare mahkemelerinde ancak ilgili idare kurumu dava edilebileceğinden, bu düzenlemeye göre gerçek kişiler aleyhine idare mahkemelerinde dava açılacağından, gerçek kişi doktorlar aleyhine açılmış olan dava için de görevsizlik kararı verilemeyeceği-
Davalı şirket yetkililerinin davacıya para yardımında bulundukları belirtilerek dolaylı yoldanda olsa olayı ikrar ettikleri- Tarmvay direkleri için açılan çukura düşen davacıyı kimsenin görmemiş olması ve davacıya müdahale eden ambulans personelinin olayı hatırlayamıyor olmasının davanın reddini gerektirmeyeceği-
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi hükmünce talep bir tam yargı davası niteliğinde olduğundan, bu davalara bakma görevinin idari yargı yerine ait olduğu- 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetileceği-
İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İYUK. mad. 2/1-b gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekeceği- HMK. mad. 144/1-b uyarınca yargı yolunun caiz olması bir dava şartı olup; görev sorunu, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, açıkça veya hiç ileri sürülmese de mahkemece kendiliğinden dikkate alınacağı (HMK mad. 115)-
Davacı celsede şirketi davaya dahil ettiğini şifahi olarak beyan etmiş ise de, asliye hukuk mahkemesinde yazılı yargılama usulü geçerli olup sözlü beyan ile davaya taraf eklenemeyeceği gibi, şirketin davaya dahil edilmesi için usulüne uygun harç yatırılmadığından, şirketin davaya taraf olarak eklenemeyeceği ve davada taraf sıfatı bulunmayan şirketin oluşan zarardan sorumlu tutulamayacağı-
Haksız fiil nedeniyle tazminat ödetilmesi istemine ilişkin olan davada, Özel İdarenin davacıdan, dava konusu edilen atıkların kaldırılması ve yerin eski hale getirilmesine yönelik bir istemi bulunmadığına, bu yönde bir dava da açılmadığına göre davacının eldeki davayı açmasında ve milin kaldırılmasına yönelik istekte bulunmasında hukuki bir yararı bulunmadığından, kararın bozulması gerektiği-