İnşa edilen yapıların fiziksel bakımdan aynı olduğu ancak bu yapılar üzerinden talep olunan hakların farklı olduğu iki davada müddeabihlerin ve maddi vakıaların aynı olmadığı; bu nedenle 'sözleşmenin haksız feshine ilişkin uğranılan kazanç kaybı ile yapılan masrafları tazminat' davasında verilen ve kesinleşen hükmün 'sözleşmenin feshinin haklılığından bağımsız olarak haksız inşaata ilişkin tazminat talebine' ilişkin davada kesin hüküm oluşturmayacağı-
Davanın açıldığı sırada bulunmayan dava açmaktaki hukuki yararın ıslah yoluyla yargılama aşamasında oluşabileceği-
Dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı bedel talebine ilişkindir...
Dava konusu taşınmaz üzerine inşa edilen yapıların bedelinin tahsili istemi- davaya konu taşınmazın davalı Belediye adına tesciline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihinin zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemli davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması, davacının öncesinde aynı nedenlere dayalı olarak açtığı tapu iptali ve tescil talepli davanın reddedilerek kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmesi nedeniyle davacı adına tescilinin mümkün olmaması dikkate alındığında, davacının ödemiş olduğu bedelin iadesini istemekte haklı olduğu- Tapu tahsis belgesi, zilyetliği gösteren belge niteliğinde olduğundan davacı tarafından ödenen bedelin güncel değerine hükmedilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan bina yönünden TMK 723 uyarınca ödenecek olan tazminat miktarının ise malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişeceği- Mahkemece 2981 s. K. uyarınca, davacı adına düzenlenen tahsis belgesinin iptali nedeniyle davacının ödediği bedelin güncellenmiş değerine hükmedilmesi, taşınmaz üzerinde bulunan yapı yönünden ise davacının gecekonduyu yaptığı tarihte iyiniyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden, TMK 723 dikkate alınmak suretiyle yapının asgari levazım bedeli belirlenerek bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği- "Arsa tahsis sözleşmelerinin geçerliliği için Kanun’da şekil şartının öngörülmediği, davalının gecekondu sahiplerine arsa tahsis edileceği yönünde güven aşılamak suretiyle arsa karşılığında para aldığı ancak edimini yerine getirmediği, ifanın davalının kusuru ile imkânsız hâle geldiği, bu durumda tazminat miktarı belirlenirken davacının gerçek zararının esas alınacağı" ve "tahsis kararının iptal edilmesiyle davacının ödediği bedelin güncellenmiş değerine, taşınmaz üzerindeki yapı yönünden ise dava tarihi itibariyle rayiç değerine hükmedilmesi gerektiği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Önceki davada verilen ve kesinleşen hüküm işbu davada ileri sürülen tazminat talebinin ileri sürülmesine engel teşkil etmeyeceğinden TMK’nın 723 üncü maddesi kapsamında ileri sürülen tazminat talebinin kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığı-
Takas yoluyla edinilen, önceden özel kişiye ait olan taşınmazın sonraki tarihlerde ihale yoluyla satışa çıkarılarak belediyeye ait olması halinde 'belediyenin özel mülkiyeti'ne tabi olduğu ve kamu malı olmadığı bu nedenle; taşınmaz hakkında özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği- Belediyeye ait taşınmaz üzerine yapı yapan gerçek kişinin temliken tescil talebinde bulunduğu somut olayda inşaatın davalı belediyeden alınan ruhsata dayandığı, taşınmazın davacı gerçek kişiye teslim edildiği ve belediyenin bu inşaata bir itirazının bulunmadığı hususları nazara alındığında belediyenin davacıyı, davaya konu taşınmazı sahiplendiği hususunda inandırdığı, meşru beklenti içine soktuğu ve inşaatın yapılmasında açık rızasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğinden davacı gerçek kişinin iyiniyetli kabul edileceği ancak temliken tescil talebi için TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiği- Taşınmazın geçerli bir belediye meclis kararına dayanmaksızın encümen kararıyla ihale edildiği, tapu iptali ve tescili davasında da yapılan ihalenin tapu devrine esas alınamayacağının kesin olarak karara bağlandığı, Belediyenin açık rızasının bulunduğundan bahsedilemeyeceği, takip eden süreçte davacının kira bedelini ödediği hususları dikkate alındığında inşaatın başından beri iyiniyetin bulunduğu ve korunduğu hususunun ispatlanamadığı, iyiniyet olmadan TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşünün HGK. tarafından benimsenmediği-
Davacı "kendisine ait parsele yapılması gereken konutun, komşusuna ait parsele yapıldığını, edimin hatalı ifasından sözleşmenin tarafı olan yüklenici asıl dava davalısının, denetleme ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyen, binaya yapı kullanma izin belgesi düzenleyen belediyenin, hatalı bir şekilde yapı aplikasyon belgesini düzenleyen harita mühendisinin sorumlu olduğunu" belirtmiş ve "yapılan evlerin inşai değerini ve yıkımı ihtimal dahilinde olduğundan yıkım masraflarını" istemişse de, tazminata hükmedilebilmesi için gerçek bir maddi zararın doğması, bu kapsamda sorumlunun kusurlu ve hukuka aykırı fiili ile bu zarara neden olması gerektiği- Dava dışı parsel maliki ile davacı arasında devam etmekte olan bir dava bulunmadığı- Davacının devam eden süreçte maddi olarak gerçek bir zararı olup olmayacağı net olmadığından, olması halinde ise zararın miktarı çeşitli durumlara göre değişebileceğinden ötürü varsayıma dayalı olarak gerçek zararın tespiti ve bu kapsamda muhtemel bir maddi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı- Davacının asıl ve birleşen davada maddi tazminat istemekte dava tarihi ve karar tarihi itibariyle hukuki yararı bulunmadığı- "Davacının TMK 724 hükmünce tescil isteme hakkı bulunsa bile, bu tamamen davacıya tanınan şahsi hak niteliğinde olup bunun yerine kişinin doğrudan zararları için gerek giderim yükümlülüğü gerekse haksız fiil hükümlerine göre bu davayı açmasını engelleyen bir hüküm bulunmadığı" şeklindeki karşı oyun ise kabul edilmediği-
Davaya konu taşınmazların zilyetliğinin davalı baba tarafından davacı oğluna bırakıldığı, arsa niteliğindeki bu taşınmazların davacı tarafından üzüm bağı haline getirildiği ve sonrasında taraflar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine davacının taşınmazları terk ettiği ve akabinde taşınmaza yapılan faydalı masraflar ve taşınmazda oluşan değer artışı nedeniyle davalıya karşı açılan eldeki sebepsiz zenginleşme davasında; mahkemece sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği 2012 yılı itibariyle taşınmazlara yapılan faydalı masraflar hesaplanarak, taşınmazların muhdesatlar dahil belirlenen değeri ile muhdesatlar hariç belirlenen değeri arasındaki fark kadar değer artışı kabul edilerek karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazda davalının müdahalesi bulunduğu bu müdahalenin hukuki bir nedene dayanmadığı gibi muhdesat şerhi lehtar mirasçılarının tamamı ile muhdesatın satışına ilişkin bir sözleşmesi de bulunmadığı halde davacının davalıya yönelik elatmanın önlenmesi davası hakkında bir karar verilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece, "davacının, davalı ........... mirasçıları yönünden men'i müdahale talebinin kabulü ile, davalıların müdahalesinin menine, kal talebinin reddine, 11.207,00TL tazminatın depo edildiğinde ....... ada ......... no'lu parsel üzerindeki binanın davacıya temlikine, davacı tarafça 11.207,00TL tazminatın depo edilmesi halinde davalılar ............. mirasçılarına veraset ilamındaki payları oranında ödenmesine" şeklinde şarta bağlı hüküm kurulduğundan hükmün infazının mümkün olmadığı-