İcra İflas Kanunu'nun 257/1 maddesi ve İİK'nın 45. maddesine göre, asıl alacağın borçlusu tarafından alacağı temin etmek üzere rehin verilmiş olması halinde, bu alacağa ilişkin olarak rehne başvurulmadan, ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün olmamakla birlikte, TBK'nın 586.maddesi uyarınca, müşterek borçlu müteselsil kefiller yönünden kefil oldukları miktar için ayrıca kefaletin rehinle teminatı söz konusu değilse, bu kişiler hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olduğu- Ancak somut olayda genel kredi sözleşmesi için verilen ipoteğin, asıl borçlu şirketin bankaya olan borçlarından dolayı verildiği, müşterek borçlu müteselsil kefilin kefalet borcu için tesis edilmediği bu nedenle, mahkemece, "borçlu kefil hakkındaki ihtiyati haciz talebinin kabulüne" karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 257/2 uyarınca "vadesi gelmemiş" borçtan dolayı, 1- Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebileceği ve bu durumda borcun borçlu hakkında muacceliyet kesbedeceği"nin düzenlendiği- Davalıların haksız eylemi gerçekleştirdiği, ceza dosyasında yeterli delil bulunduğu, ayrıca davalılara ait mallar üzerinde üçüncü kişilerin hacizlerinin de bulunduğu gözetildiğinde, İİK. mad. 257/2 uyarınca, alacaklının harç ve masrafları karşılayacak şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği-
Borçlunun mal kaçırdığı, aleyhine ikame edilen icra takibinden kısa bir süre sonra vergi alacağı ve banka alacağını muvazaalı olarak dava dışı şirkete temlik ettiği, dava dışı bu şirketin işyerinde borçlu şirkete ait çok miktarda kumaş ve iplik bulunduğu ileri sürülerek vadesi gelmemiş çekler yönünden de ihtiyati haciz talebinde bulunulmuş olup davacının iddialarını ispat ettiği anlaşılıp, ihtiyati haciz kararına itiraz eden şirketin mal kaçırdığına dair güçlü deliller bulduğundan ihtiyati haciz koşullarının oluştuğu-
"Alacaklı tarafından çekildiği iddia edilen ihtara ve asıl borçluya tebligatın yapıldığına dair bir belge bulunmadığı, dolayısıyla kefile karşı ihtiyati haciz talep edebilmenin ön koşulu olarak asıl borçluya ihtarın yapılıp yapılmadığı, ihtarın sonuçsuz kaldığı ve borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olduğunun anlaşılamadığı" gerekçesiyle "kefil hakkındaki ihtiyati haciz talebinin reddine" dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Asıl borçlu hakkında rehin verilmesinin kefiller için ihtiyati haciz kararı alınmasını engellemeyeceği, ancak ipoteklere ilişkin tüm resmi senetlerde yer alan "ayrıca bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet ve kefalet borçlarının teminatı olarak, nitelikleri yukarıda ve işbu resmi senedin arka yüzünde yazılı gayrimenkulü..." ifadesinin, ipotek veren kefillerin asıl borç için verdikleri bu rehinlerin kendi kefalet borçlarını da kapsadığı, borç miktarından verilen ipoteklerle teminat altına alınan kısmın düşülmesiyle, bakiyesi hakkında alacaklının ihtiyati haciz kararı verilmesini isteyebileceği-
Talebin, genel kredi sözleşmesine dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkin olduğu, ihtiyati haciz talebine konu kredinin ticari kredi olduğu, mahkemece kredinin ticari kredi olduğu nazara alınarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, talep hakkında yanılgılı değerlendirme ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmış iken 2. bentte vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceği- Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale geldiği- Geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklandıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati hacize karar verilmesi gerektiği-
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale geleceği- İhtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklatıldıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati hacze karar verilmesi gerektiği-
Çek ile ilgili ödeme yasağı bulunması ya da hasımsız çek iptali davası açılması İİK'nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olmadığı-
İhtiyati haciz talebi henüz mahkeme kararı kesinleşmeden önce yapılmış olup, temyiz öncesi kararda 12.700,00 TL olarak hükmedilen vekalet ücreti, Yargıtay kararında 5.700,00 TL olarak düzeltilerek karar düzeltme aşamasından da geçmek suretiyle hüküm kesinleşmiş olduğundan, itirazı inceleyen mahkemece, "12.700,00 TL" vekalet ücreti yerine "5.700,00 TL" kabul edilerek, ilk karar düzeltilmek suretiyle 14.361,70 TL üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği-