İmza itirazında, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, takibe başlayarak imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden ve ehil bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan daha önce alınan iki ayrı raporun da değerlendirmesi suretiyle mütalaa alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Grafoloji uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; çek üzerinde bulunan söz konusu imzanın borçlunun eli ürünü olmadığı sonucuna varılmış, dolayısıyla inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığının tespit edildiği, o halde mahkemece, grafoloji uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar mahkemece bu dilekçe ile şikayetçinin haciz ihbarnamelerinden haberdar olduğu kabul edilmişse de, şikayet dilekçesinde, söz konusu dilekçedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının iddia edildiği, o halde, mahkemece öğrenme olarak kabul edilen 07.01.2014 havale tarihli dilekçedeki imza yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı çeki lehtarın cirosu ile devralan şirket tarafından lehtar hakkında icra takibi yapıldığı, mahkemece borçlu lehtarın imzaya itirazının kabul edildiği, bu durumda alacaklının, ilgili çekteki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu, senetteki imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığını kontrol etmeden alan alacaklının ağır kusurlu kabul edilmesi gerekeceği, o halde, mahkemece İİK'nun 170/son maddesi uyarınca alacaklının icra inkar tazminatı ve para cezasıyla sorumlu tutulmasına karar vermek gerekeceği-
İlk rapora itibar edilmediğine ve 1. ve 2. rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için 3. rapor alındığına göre, uyuşmazlığın son rapora göre sonuçlandırılmasının doğru olduğu-
Alacaklının, takip dayanağı çekte, lehtar olmadığı, lehtardan sonra gelen cirantaların cirosu ile yetkili hamil sıfatını kazandığı, bu durumda, alacaklı hamilin, imzaya itiraz eden keşidecinin imzasının sıhhatini bilemeyeceğinden ağır kusurlu kabul edilemeyeceği, alacaklının çeki takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu da ispatlanamadığına göre, tazminattan sorumlu tutulması isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekeceği-
Mahkemece Adli Tıp Kurumundan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olmasının yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağı, zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenlemenin bulunmadığı- Bilirkişi tarafından düzenlenen ve kesin kanaat bildiren rapor ile imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda görüş bildiren Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen rapor arasında çelişki meydana gelmiş olup bu çelişkinin giderilmesi bakımından konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine yeniden imza incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, bilirkişi incelemesi yapılmadan önce alacaklı vekilinin senetlerdeki imzaların borçluya ait olmadığı yönündeki vakıayı ikrar niteliğindeki beyanı ve borçlu vekilinin de 11.03.2014 tarihli duruşmadaki bu ikrar ve kabule dayalı olarak itirazın kabulüne yönelik talebi gözönünde bulundurularak, imzaya itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına ve imza incelemesi yapılmadan sonuca gidilmesi gerektiğinden alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmemesi gerekirken; imza incelemesi yapılarak alacaklının tazminat ve para cezasına mahkum edilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK. mad. 170/3 uyarınca, borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durması" yerine "iptaline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu-