İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesi ve hükümde borçlunun imzaya itirazı sonucu karar verildiği halde, inceleme konusu olmayan borca itiraza yer verilmesi isabetsiz ise de, anılan yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidildiği-
Mahkemece İİK'nun 170/b maddesinin yollamasıyla aynı Kanun'un 67/3 ve 170/3. maddeleri dikkate alınmadan borçlular aleyhine tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İtiraza konu imzaların borçlunun eli ürünü olup olmadığı kesin olarak tespit edilemediği halde, alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İmza itirazında, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, takibe başlayarak imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davası ile yazılı yargılama usulüne tabi borçludan alacaklı olunduğuna dair (İİK. mad. 170/3) açılan davanın birleştirilerek görülmesinin isabetsiz olduğu- Borçlunun mirasçıları ile tasarrufta bulunan üçüncü kişi zorunlu dava arkadaşı olduğundan, sadece üçüncü kişinin davalı olarak gösterilmesinin isabetsiz olduğu, tasarrufun iptali davasına öldüğü anlaşılan borçlunun mirasçılarının dahil edilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasınını dayanağı takiple ile ilgili bonodaki imzanın borçluya ait olmadığına karar verilmiş ve takip durmuş ise de, alacaklı tarafından alacaklı olduğunun ispatı için İİK. mad. 170/3'e dayalı olarak dava açıldığından bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği-
Her ne kadar mahkemece, vekil yönünden, keşide tarihi itibariyle azledilmiş olması ve bu hususun muhatap bankaca bilinmesi nedeniyle imzasının borçlu şirketi bağlamayacağı belirtilmiş ise de; TTK'nun 36/son maddesi gereğince, azilname ticaret sicilde tescil ve ilan edilmediği sürece 3. kişi yönünden sonuç doğurmayacağı-
Mahkemece imzaya itirazın kabulüne karar verildiğine göre, takibin durdurulması yerine iptali yönünde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Alacaklının, takip dayanağı senette lehtar, borçlunun ise avalist olduğu, bu durumda alacaklının, borçlu ile doğrudan ilişki içinde olduğundan imzanın adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu, bonodaki imzanın borçlu avalistin eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının, imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Çekin asli unsurlarından olan keşide tarihinin, gerçek keşide tarihinden sonraki bir tarih olarak da yazılabileceği ve bu takdirde ibraz süresinin uzatılmış sayılacağı- Çekin ileri tarihli düzenlendiğinin, ancak çeke atıf yapan İİK'nun 169/a maddesinde yazılı nitelikte bir belge ile kanıtlanması halinde kabul edilebileceği- Mahkemece, borçlunun takip dayanağı çeklerin ileri tarihli düzenlendiğini savunduğu ve takibe konu çeklere ilişkin, takip dayanağı çeklerin temsil yetkisinin sona erdiği tarihten önceki tarihli tediye makbuzlarını sunduğu durumda, tediye makbuzlarının asılları istenerek, makbuzdaki imza alacaklı tarafa gösterilerek imzayı kabul edip etmediklerinin sorulup, gerekli görüldüğü takdirde imza incelemesi yapılarak çekin ileri tarihli düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi ve ileri tarihli düzenlendiğinin tespiti halinde ise gerçek keşide tarihi itibariyle şirket temsilcisinin borçlu olup olmadığının da araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekeceği-