Muvazaa (TBK 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davasına konu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından da elden çıkarılması ve davacının tazminat talebinde bulunması halinde, davacının talebinin haksız fiil niteliğindeki eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini de kapsadığının kabulü ile bu doğrultuda değerlendirilme yapılması gerektiği-
Yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölümün tapu kaydının iptâli ve tescili, mümkün olmadığı taktirde taşınmaz için ödenen bedelin iadesi istemi- Dava dışı arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesini birlikte imzalayan davalı şirketlerin adi ortak oldukları ve ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu oldukları- Sözleşmelerin adi ortaklardan biri olan şirketin devamı niteliğinde olan bir diğer şirket ile davacılar arasında düzenlendiği, sözleşmenin feshine yönelik ihtar çekilmesi sonrası inşaat taşeronluğunun şirketin devamı niteliğinde olan bu şirketine verilmiş olması işlemleri dikkate alındığında tüm bu işlemlerin muvazaa yaratmak gayesiyle yapıldığı anlaşıldıından, hükmedilen bedelden adi ortakların müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-
Ek sözleşmelerin, müstakil bağımsız sözleşmeler olmayıp genel kredi sözleşmesiyle bağlantılı, o sözleşmenin parçası mahiyetinde olan tamamlayıcı sözleşmeler olduğu, TBK 19 kapsamında yorumu ve tabi olduğu koşullar asıl sözleşmeye bağlı olduğundan, ek sözleşmelerin genel işlem şartlarına, Bankacılık Kanunu’na ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu yönündeki davacı vekilinin istinaf nedeninin yerinde olmadığı, davalı banka açısından kredinin erken kapatılması bir risk olduğuna göre bankanın riskini telafi edebilmek için finans piyasasında cari olan kural ve oranlar dahilinde erken kapama komisyonu alınmasının Bankacılık Kanunu’na ve dürüstlük kuralına uygun olduğu, ek sözleşmelerde kredinin erken ödenmesi durumunda borçlunun kalan kredi anapara bakiyesi ve vade üzerinden aidatlandırılarak %2 oranında erken ödeme komisyonunu bankaya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, buna göre yapılan hesaplamaların taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu- İlk Derece Mahkemesi’nce iadesine karar verilen tutarın, davacının ödemesi gereken erken kapama komisyonunun %5’i BSMV olduğu, BSMV’nin mükellefinin davacı kredi kullanan-kapatan taraf, davalı bankanın ise bu vergiyi tahsil edip ilgili vergi dairesine yatırması gereken vergi sorumlusu olduğu, davalı bankanın "kredinin erken kapanması halinde alacağı tutarları" belirttiği, davacının da kendisine bildirildiği doğrultuda krediyi erken kapama komisyonu ve ek ödeme tutarlarıyla erken ödeyerek kapattığı, erken kapama komisyonunu ödeyen davacının, bu tutarın BSMV'sini de ödemesi gerektiği-
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hükme bağlandığı - Dava konusu taşınmazı satın alan 3. Kişinin borçlunun zarar verme kastını bildiği hususunun emareler ile ispat edilebildiği - Borçlunun zarar verme kastı gibi, bu kastın ve işlemin zarara neden olabileceğinin bilinmesinin de içsel ve ispatı güç bir vakıa olduğu- Bu nedenle üçüncü veya dördüncü kişinin borçlunun kastını bildiği vakıasının emare ispatının konusunu oluşturduğu - Burada dikkat edilmesi gereken hususun borçlunun zarar verme kastının objektif olarak bilinebilir olması değil, işlemin diğer tarafınca bu işlem neticesinde alacaklıların zarar görebileceğini öngörebilmesi olduğu - Buna karşılık davalı üçüncü kişi veya dördüncü kişinin borçlunun böyle bir kastının bulunmadığını ispatlayarak işlemin iptale tabi olması sonucundan kurtulamayacağı- Davalı-borçlunun davaya konu oğlu olan diğer davalıya sattığı, tapuda gösterilen bedel ile mahkemece belirlenen değeri arasında mislini aşan fark olduğu, başkaca bir ödemenin ispatlanmadığı, davalı-3.kişinin işlem tarihinde bu bedeli ödeyecek gelirinin olmadığı, davalılar arasındaki yakınlık nedeniyle davalı-3.kişinin davalı-borçlunun durumunu ve amacını bilecek kişilerden olduğu, bu hali ile tasarrufun iptali şartlarının oluşmuş olduğu-
"Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak amaçlarına bakılması gerektiği (TBK 19)- Taraflar arasında (11.09.2017 tarihli) kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra, (01.10.2017 tarihli) imzalanan ikinci adi yazılı sözleşmede "noter sözleşmesi geçersizdir"’ ifadesi geçmekteyse de, tüm dosya kapsamı, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve son sözleşmenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, bu ifadenin kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tamamına yönelik değil, sadece paylaşım hükümlerine yönelik olduğunun kabulü gerektiği- Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçerli olduğu ve dava tarihi itibarı ile TBK 473. maddesi hükmüne göre, davalı yüklenicinin inşaatı süresinde tamamlayamayacağının anlaşılması karşısında sözleşmenin, geriye etkili feshine (dönme) ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiği- Sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceği- Yüklenicinin inşaata ilişkin iş bedelinin dava tarihi itibarı ile rayiç değeri hesaplanıp, davacı tarafından yükleniciye sözleşmeler kapsamında yapılan ödemeler de dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi, ayrıca geriye etkili fesih ile birlikte tapu iptali ve tescil isteminin de değerlendirilmesi gerektiği-
TBK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davada son malikin de davada taraf gösterilmesi gerektiği- Son malik olan dava dışı kişi taraf gösterilerek davaya devam edilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulamayacağı-
Dava konusu ticari plakanın mirasbırakan tarafından, müteveffa oğluna minnet duygusuyla devredildiğinden söz edilemeyeceği, temlikin muvazaalı olduğu-
Kanun yoluna başvuru harcı yatırılmak suretiyle süre tutum dilekçesi veren davacı, gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra süresi içinde sunduğu karar düzeltme talepli dilekçesinde; yerel mahkeme kararının bozulmasını gerektiren sebeplerin bildirildiğinden, dilekçe başlığında "karar düzeltme talebi" yazılmışsa da, özü itibariyle direnme kararına karşı verilen temyiz dilekçesi niteliğinde olduğu- İnanç sözleşmesi ilişkisinin varlığı kural olarak yazılı veya kesin delillerle ispatlanması gerektiği- Yazılı belge ile akdi ilişkinin varlığını kanıtlayamayan davacı açıkça yemin deliline dayandığından, hâkimin davayı aydınlatma ödevi ile yargılamanın sevk ve idaresi çerçevesinde, mahkemece davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği- 03.03.2017 T. 2/1 s. İBK kararının HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde "sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller" gibi ibarelerin bulunması hâlinde, tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa "yemin teklifinde bulunma hakkı"nı hatırlatamayacağı hususunda olduğu, somut olayda bu İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanma imkanının bulunmadığı- "Yürürlükten kalkan HUMK 344'de düzenlenen yemin; taraf yemini ve re'sen yemin olarak ikiye ayrılmış iken, HMK'nın 227. maddesinde tarafın karşı tarafa yemin teklifinin düzenlendiği, buna göre delil listesinde yemin deliline dayanan tarafın iddia veya savunmasına dayanak yaptığı bir vakıayı yemin ile ispat etmek istiyorsa bizzat kendisinin karşı tarafa yemin teklif edeceğini bildirmesi gerektiği, hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafın iddia ve savunmasına dayanak yaptığı vakıaları ispat edememesi durumunda karşı tarafa yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının taraflarca getirilme ilkesine (HMK 25) aykırı olduğu, hâkimin yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının "hâkimin davayı aydınlatma ödevi" (HMK 31) kapsamında olmayıp iddia ve savunmanın ispatına ilişkin bir husus olduğu; tarafların iddia ve savunmasına dayanak yaptıkları vakıaları hangi delille ispat edeceklerini bildirmek zorunda oldukları (HMK. 194/2), iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği hususunun (HMK. 119-f) dava dilekçesinde, savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği hususunun (HMK. 129-e) cevap dilekçesinde gösterilmesi gerektiği, tarafların iddia ve savunmasına dayanak yaptığı vakıalardan bir yada birkaçını veya tamamını doğrudan karşı tarafa yemin teklif etmek suretiyle ispat edeceğini bildirmediği sürece, hâkimin davaya müdahale sayılacak şekilde taraflardan birine karşı yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının hâkimin tarafsızlığı ve HMK'nın düzenlediği taraf yemini ile bağdaşmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava konusu taşınmazın davacıların murisinden davalıya davalıdan da diğer davalıya devri işlemlerinin muvazaalı olduğunun sabit olduğundan, davacı mirasçıların davalıya yönelik isteminin de kabulü ile davacıların miras payları oranında davalının üçüncü kişi şirkete satış yaptığı son devir tarihindeki değeri üzerinden diğer davalı ile birlikte hüküm altına alınan tutardan sorumlu tutulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında tasarrufun, borcun doğum tarihinden sonra yapılması dava açılabilmesinin sebeplerinden biriyken, muvazaa davalarında işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi olmadığı- Kesin hükümsüz sayılan bir işlemin yapıldığı tarihten itibaren geçersiz olacağı için (işlemin) ne zaman yapıldığının da bir önemi bulunmadığı- Alacak tarihlerinin tasarruf tarihinden sonra olmalarının önemi bulunmadığından, kardeşi borçlunun ekonomik durumunun bozulmuş olduğunu bilebilecek konumda olan davalıların bedel ödediğine dair belge ibraz edememesi, gerçek satış değerinin tapudaki satış değerinden bir mislinden fazla olması birlikte değerlendirildiğinde borçlu ile devralanın birlikte hareket ederek muvazaalı devir yaptıklarının kabulü gerektiği-