Hukuki tavsifin hakime ait olduğu da nazara alınarak borçlunun, borçlu idareye başvurulmadan ilamın icra takibine konulamayacağı yönündeki şikayetinin 6352 sayılı yasa mad. 58 ile değişik 2577 sayılı yasa mad. 28/2 kapsamında olduğu düşünülerek anılan bu şikayet hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması yerine Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlu vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü yoluna gidildiği-
Bir davada olayları belirtmenin ve açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin Hakim'e ait olduğu- Davanın niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu, İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davalarının borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılacağı, oysa muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçladığı- 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olmasının ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılmasının gerekeceği, davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu, muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı, çünkü İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarrufların özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olduğu, muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacının muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğü, İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı-
İstihkak iddiasına ilişkin koşulların menkul mallar için uygulandığı- Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekeceği- Bir davada ileri sürelen olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemenin ve yasa maddelerini doğru olarak uygulamanın hakimin görevi olduğu-
Şikayetçi 3. kişi vekili dilekçesinde; hukuk bürosunun bulunduğu binada çıkan yangın sebebiyle binaya girişin tüm gün mümkün olmadığını ve bu sebeple haciz ihbarnamesine karşı süresinde itirazda bulunamadığını belirttiğinden, başvurusunun, "gecikmiş itiraz" olarak değerlendirilmesi gerektiği-
Bir davada olayları belirtmenin ve açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu- Davanın niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu- Mahkemece, dava konusu taşınmazın devredildiği sonraki şahıslar da davaya dahil edilerek, tüm bu kişiler yönünden de muvazaanın varlığının TBK 19 gereğince değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı vekili, mal rejiminin tasfiyesini talep ettiğine göre mahkemece, davacı vekiline buna ilişkin talebini açıklaması hususunda süre ve imkan verilmesi, dava ve talebin niteliğinin belirlenmesi, taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra esas hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden de uygulanması gerektiği- 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de, iptal kararının, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa, bu durumun iptalin kapsamına gireceği- Dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak kamuya terkinine karar verilmesine yönelik açılan davanın "hak düşürücü süreden reddine" ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra isabetsiz olduğu- Dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, taşınmaza ait tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tedavüllerine esas tüm belgeler getirtilip keşifte uygulanması ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun gözetilmesi gerektiği-
Davacının 29/05/2008 tarihli protokole dayandığı, taraflarca anılan protokolün içeriğine ve imzalara herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmakla protokolün taraflar arasındaki inançlı işlemin yazılı delili olduğu açık olıp, protokolün inançlı işlemin yazılı delili olması nedeniyle resmi şekilde yapılması şart olmadığı gibi, devirden önce ya da sonra yapılmasının da bir önemi bulunmayıp taraflar arasındaki inançlı işlemin yazılı delili olan 29/05/2008 tarihli protokolün değerlendirilerek, kayıt maliki....’nın iyi niyetli olup olmadığının saptanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği
Ayırt etme gücününün tespiti için en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını gerektiği- Mirasbırakanın vekâlet işlem tarihi ve satış gününde tasarruf ehliyetinin bulunmadığının (ehliyetsizliğinin) saptanması halinde, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkin davanın kabul edilmesi gerektiği-
Kesinleşen tanıma kararı sadece boşanma hükmüne ilişkin bulunduğu gibi mal rejimi anlaşması konusunda herhangi bir tanıma tenfiz kararı bulunmadığı ve aynı zamanda dava konusu kooperatif hissesinin de anlaşma kapsamında bulunduğu kesin olarak ortada bulunmadığına göre kooperatif uhdesinde bulunan para nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğine ilişkin davanın esasına girilmesi gerektiği-