Mahkeme davalıya tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 184 ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadan hüküm verdiği-
Mahkeme, tahkikat aşamasını sonlandırdığını belirttiği 24.02.2016 tarihli son celseden bir önceki celse taraflara sözlü yargılama günü vereceğine ilişkin ihtarat yapmayarak ve davalı erkeğe tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 184. ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadan hüküm kurmuş olduğu-
Alacaklı, icra hukuk mahkemesinden; borçluların itirazlarının iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ettiğinden, mahkemece, alacaklının talebinin itirazın kaldırılması olarak nitelendirilip işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, itirazın iptalinin talep edildiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tasfiye alacaklısının ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamayacağı, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebileceği, bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-
Hakimin, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu- Davacılar vekili, davalı-borçlu aleyhine açılan davada hükmedilen alacağının tahsilinin engellemesi amacıyla davalı-borçlunun mallarını kaçırdığı iddia ettiğinden, mahkemece anılan dosyanın kesinleşmesi beklenerek, davanın TBK. mad. 19 gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken "davacının tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararı olmadığı"ndan bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
3402 s Kadastro Kanunu mad. 12/3 gereğince; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere, tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl (hak düşürücü süre) geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı-
Davacı taraf, dava dilekçesinde davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınan karara atıf yapılması suretiyle bu tarihten sonra satılan devre mülklerden kendisi tarafından veya ekibinden yapılan satışlardan ne miktarda komisyon alması gerektiğini belirttiğinden ve bu tarihten öncesinde de ne miktarda komisyon alması gerektiğini belirttiği gibi kendisi ve ekibinde yer alanların satımını yaptığı devre mülk sayısını da belirtiğinden, uyuşmazlığın davalının davadan önce ödediği komisyon miktarı ve taraflar arasında kararlaştırılan devre mülk satımı başına ödenmesi gereken komisyon miktarı olduğu; davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı-
Satış vaadi sözleşmesine göre taşınmazın bedelinin evlilik birliği içinde ödendiği anlaşıldığından, taşınmazın evlilik birliği içinde edinildiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Davacının yapıldığı söylenen inşaat faaliyetlerinden dolayı davadan önce yaptırdığı bir tespit bulunmadığı gibi, düzenlenen geçici veya kesin hak ediş de bulunmamakta olup, davacının davalı belediyeden dava tarihi itibariyle alacağının olup olmadığının yargılamaya muhtaç olduğu ve delillerin, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ölçüsünü sağlayacak nitelikte olmadığı, talebe konu alacağın varlığı ve vadesinin gelip gelmediğinin yaklaşık ispat ölçüsünde dahi henüz belli olmadığı- Davacı avukatının, ihtiyati tedbir talebinin dosya kapsamına göre ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek davacının ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat koşulunu yerine getiremediği anlaşıldığından, davacının ihtiyati haciz talebinin reddine dair karar vermek gerekeceği-
Haczin arsa niteliğindeki taşınmaz üzerine konulmuş olmasına rağmen, arsa niteliğindeki taşınmaz ile üzerindeki menkulleri kapsar şekilde kıymet takdiri yapıldığı- Taşınmaz üzerindeki menkulleri elinde bulunduran davacı 3. kişinin talebi şikayet mahiyetinde olup, davacı 3.kişinin şikayet başvurusunda bulunmasında hukuki yararı bulunduğu- Davaya konu menkullerin kıymet takdirinin dışında tutulması yönünde şikayetin kabulü gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı--