Bir davada olayları belirtmenin ve açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu- Davanın niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu- Mahkemece, dava konusu taşınmazın devredildiği sonraki şahıslar da davaya dahil edilerek, tüm bu kişiler yönünden de muvazaanın varlığının TBK 19 gereğince değerlendirilmesi gerektiği-
Şikayetçi 3. kişi vekili dilekçesinde; hukuk bürosunun bulunduğu binada çıkan yangın sebebiyle binaya girişin tüm gün mümkün olmadığını ve bu sebeple haciz ihbarnamesine karşı süresinde itirazda bulunamadığını belirttiğinden, başvurusunun, "gecikmiş itiraz" olarak değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı vekili, mal rejiminin tasfiyesini talep ettiğine göre mahkemece, davacı vekiline buna ilişkin talebini açıklaması hususunda süre ve imkan verilmesi, dava ve talebin niteliğinin belirlenmesi, taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra esas hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden de uygulanması gerektiği- 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de, iptal kararının, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa, bu durumun iptalin kapsamına gireceği- Dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak kamuya terkinine karar verilmesine yönelik açılan davanın "hak düşürücü süreden reddine" ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra isabetsiz olduğu- Dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, taşınmaza ait tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tedavüllerine esas tüm belgeler getirtilip keşifte uygulanması ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun gözetilmesi gerektiği- 
Davacının 29/05/2008 tarihli protokole dayandığı, taraflarca anılan protokolün içeriğine ve imzalara herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmakla protokolün taraflar arasındaki inançlı işlemin yazılı delili olduğu açık olıp, protokolün inançlı işlemin yazılı delili olması nedeniyle resmi şekilde yapılması şart olmadığı gibi, devirden önce ya da sonra yapılmasının da bir önemi bulunmayıp taraflar arasındaki inançlı işlemin yazılı delili olan 29/05/2008 tarihli protokolün değerlendirilerek, kayıt maliki....’nın iyi niyetli olup olmadığının saptanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği
Ayırt etme gücününün tespiti için en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını gerektiği- Mirasbırakanın vekâlet işlem tarihi ve satış gününde tasarruf ehliyetinin bulunmadığının (ehliyetsizliğinin) saptanması halinde, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkin davanın kabul edilmesi gerektiği-
Kesinleşen tanıma kararı sadece boşanma hükmüne ilişkin bulunduğu gibi mal rejimi anlaşması konusunda herhangi bir tanıma tenfiz kararı bulunmadığı ve aynı zamanda dava konusu kooperatif hissesinin de anlaşma kapsamında bulunduğu kesin olarak ortada bulunmadığına göre kooperatif uhdesinde bulunan para nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğine ilişkin davanın esasına girilmesi gerektiği-
Mahkemece dava konusu taşınmazlar alınırken davalının babasının verdiği para ile ödeme yapıldığı savunmasının (kişisel mal savunmasının) üzerinde yeteri kadar durulmadığı- Bu konunun ilgili banka şubesinden bilgi alınarak ve gerekli görüldüğünde bankacı bir bilirkişi marifetiyle banka kayıtları incelenerek kişisel mal savunması ile ilgili bu davalı delilinin tam olarak belirlenmesi gerektiği-
Dava konusu araç, edinilmiş mal olduğuna göre TMK'nun ilgili maddelerine göre davacının katılma alacağının olduğu gözetilerek dava konusu araç hakkında da olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre, taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmış olup mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerektiği- Davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamış olup ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiş olduğu, bunun yerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-