Mirasçıların tam bir bütünlükle hareket edememeleri sonucu miras ortaklığının işlemez duruma geldiğini gösterdiği anlaşılmakta ve bu nedenle terekeye temsilci atanması için gerekli şartların oluştuğundan, tarafların mirasbırakanının terekesine ilişkin miras ortaklığına temsilci atanması isteminin kabulüne hükmedilmesi gerekeceği-
Hatır taşımasında vefat edenin müterafik kusurunun bulunması halinde, indirimde olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek indirim yapılması gerekeceği-
Abonelik iptal edilmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden davacıya karşı muris ve aynı zamanda miras reddedilmediğine göre davalıların davacıya karşı (mirasçı sıfatıyla) müteselsilen sorumlu olduğu- Davacının yaklaşık 6 yıl gibi uzun bir süre su tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği suyu kesmesi gerekirken kesmemesinin davacı kurum açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusurun tüketilen su bedelinin aslından davalıların beraatlarını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluklarını da ortadan kaldırmayacağı ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmeyeceği, davacının müterafik kusuru nedeniyle davalılar açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammı veya işleyecek yasal faizden indirim sağlayacağı- Davacının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimin sebepsiz zenginleşmeye yol açacacağı-
Atanmış mirasçıların da mirası tıpkı yasal mirasçılar gibi mirasbırakanın ölümü ile kazanacakları-
İnanç sözleşmesi, ancak, yazılı delille kanıtlanabilecek olup, bu yazılı delilin, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği; bu nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesinin “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği-
Vasiyetnamenin metninde yer almayan bir olgunun, vasiyetnamenin yorumu ile var kabul edilemeyeceği-
Mirasbırakanın borçlarının, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan birtakım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabileceği; mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağının önemli olmadığı -
Mirasçıların, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanması gerekeceği-
Mirasın hükmen reddi davasının maktu harca ve vekalet ücretine tabi olduğu-
Miras ortaklığının mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara ait olduğu, tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız paylarının mevcut olmadığı, miras ortaklığını oluşturan mirasçıların, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamayacakları-