Her ne kadar davacı erkeğin mirasçılarının mirası reddetmeleri nedeniyle davalı kadının mirastan yoksun bırakılmasında hukuki yararları kalmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; mirasçıların kusur belirlemesi yönünden davayı takip etme haklarını ortadan kaldıran bir kanun hükmünün bulunmadığı, bu durumda mahkemece yargılama yapılarak sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Feragatin geçerli kabul edilebilmesi için hukuki varlığını sürdüren bir davanın mevcut olması gerektiği- Boşanma davası, erkek eşin ölümüyle konusuz hale geldikten sonra, davacı kadının feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurmayacağı, TMK. m. 181/2 uyarınca ölen eşin mirasçılarının kusur  belirlemesi yönünden davaya devam etme haklarının da bulunduğu-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasında yargılama devam ederken davacı erkeğin ölümü üzerine davaya davacı erkeğin mirasçıları tarafından devam edildiği-
Boşanma davası istinaf aşamasındayken eşlerden birinin vefat etmesi ve ölen eşin mirasçılarından birinin TMK 181/2'ye göre davaya devam etmek istemesi halinde, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesinin HMK'nin 353. maddesine göre kusur tespitini yapmak üzere dosyayı ilk derece mahkemesine gönderemeyeceği- Bölge adliye mahkemesinin TMK 181/2'ye göre kusur konusunda karar vermesi gerektiği-
Davacının karar tarihinden sonra ölümü üzerine önceki eşinden olan çocuğu mirasçısı olarak Türk Medeni Kanunu’nun kendisine tanıdığı "sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olup olmadığının tespitine" yönelik olarak karar verilmesi gerektiği-
Boşanma davasının açılmasından sonra davacı erkek vefat ettiğine göre, ölenin mirasçıları tarafından takip edilen davanın; sağ kalan eşin kusurunun tespitine ilişkin olduğu, sağ kalan eşin kusur durumunun gerekçe kısmında tartışılmış olması yeterli olmayıp, hüküm kısmında da kusur tespitine yönelik olumlu ya da olumsuz hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, bölge adliye mahkemesince verilen hükümde; "Konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığı" kararının yanında ayrıca sağ kalan eşin kusur belirlemesine yönelik talebi hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulmamasının doğru olmadığı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen boşanma davası devam ederken davacı erkek vefat ettiğinden davacı erkek mirasçısı tarafından devam edilen davada davacı erkek tarafından, dilekçeler teatisi aşamasında usulünce ileri sürülmeyen ve dayanılmayan, kadının sadakatsiz olduğu vakıası, mirasçılar tarafından öne sürülemeyeceğine göre, davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği-
Davalının miras hakkından mahrumiyetinin talep edildiği davada, daha önce aile mahkemesinin kesinleşen kararı ile; TMK mad. 181'e göre, murisin eşi olan davalının boşanma davasında kusurlu olduğu tespit edildiğinden, davalı eşin artık yasal mirasçı olamayacağı gibi, ölüme bağlı tasarrufla sağlanan haklarını da kaybedeceği, bu hususun ise mirasçılık belgesinin verilmesinde ve ölüme bağlı tasarrufun iptali isteminde gözetileceği- Davacıların mirasçılık belgesine ve ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin talepleri bulunmadığından, davalının miras hakkından mahrumiyetin tespitine yönelik taleplerinde hukuki yarar bulunmadığı-
Dava şartı noksanlığının, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği- Somut olayda davacı erkeğin yargılama devam ederken ölümü üzerine önceki eşinden olan çocuğunun mirasçısı olarak Türk Medeni Kanunu’nun kendisine tanıdığı "sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olup olmadığının tespitine" yönelik olarak davaya devam edebilme hakkını kullanarak davayı sürdürebileceği-
Taraflarca sunulan delil listesinde yer alan tanıklarla taraflar arasındaki akrabalık başlı başına tanık ifadelerinin değerini hükümden düşürmeyeceği, davalı kadın tarafından davacı erkeğe hakaret edildiği sabit olmakla beraber bu vakıaya yönelik olarak esas alınan tanık ifadelerinin gerçeğe aykırı olduğu konusunda da ciddi ve inandırıcı delil, olay bulunmadığı-