Davacının 10 günlük süre içerisinde katılma yoluyla kararı temyiz etmesinin süresinde olduğu - Boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının ağır kusurlu olduğu, boşanma sonucu davacı eşin en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davacı erkek yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerekeceği - Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, davacı erkek yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğu –
Mahkemece, davacı-karşı davalı erkek ağır kusurlu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; tarafların mahkemece kabul edilen kusurlu davranışları karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları, bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmemesi gerekeceği –
Davalı-davacı kadının eşini sosyal ortamlardan uzak tuttuğu ve eşinin akrabalarına saygı göstermediğinin kanıtlanamadığı ancak eşine hakaret ettiği; davacı-davalı erkeğin de, kadını ve çocukları bırakarak evden gittiği, ortak çocukları ve eşiyle ilgilenmediği, başka bir kadınla güven sarsıcı davranışta bulunduğu belirtilerek boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği - Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekeceği ancak mahkemece; bilirkişi tarafından belirlenen toplam bedellerine hükmedilen ziynetlerin, nitelikleri ve ayrı ayrı değerleri hükümde gösterilmediği –
Reddedilerek kesinleşen boşanma davasından sonra taraflar bir araya gelmedikleri gibi, reddedilen boşanma davasını açarak, boşanma sebebi yaratan ve eşinin hastalığıyla ilgilenmeyen davacı erkek kusurlu olup, fiili ayrılık döneminde davalı kadına yüklenebilecek bir kusurun varlığı ispat edilemediğinden, davacı erkeğin kusurlu olduğu ve davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata karar verilmesi gerekeceği –
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin mahkemece kabul edilen kusurları yanında, kadının da eşini sevmediğini söylediği anlaşıldığından; boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkek ağır kusurlu olup, kadının boşanmanın eki niteliğinde maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine şiddet uyguladıkları, birbirlerini aşağılayıp hakaret ettikleri anlaşıldığından, boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu oldukları; eşit kusurlu olan davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Velayeti davacı anneye bırakılan müşterek çocuk yararına boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten geçerli olmak üzere iştirak nafakasının takdiri gerektiği ve yoksulluk nafakasının Ekim 2013 tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verildiği-
Manevi tazminat, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiş olup, takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı-davalı kadın yararına hükmolunan manevi tazminatın az olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin dikkate alındığında hükmedilen maddi tazminatın az olduğu-
Davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-