İcra ve İflas Kanunu'nun 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin, alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olmasının yeterli olduğu- Mahkemenin "alacağın varlığına kanaat getirmesinden" anlaşılması gereken, alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmadığı- Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delillerin gösterilmesinin yeterli kabul edildiği; bu nedenle somut olayda alacaklının, borçlularının imzalarının bulunduğu cari hesap sözleşmesi, noter ihtarı, borçlu imza ve kaşesi taşıyan sipariş formları, fatura, borçlu imza ve kaşesi bulunan hak ediş raporu sunduğu, alacağın varlığı ve miktarının tespiti bakımından yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilip ihtiyati hacize karar verileceği-
İlk derece mahkemelerince verilen görevsizlik kararları hakkında istinaf incelemesi sonucunda verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının kesin olduğu-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-
İlk derece mahkemesi kararını HMK. mad. 353/1-b-2 uyarınca kaldıran Bölge Adliye Mahkemesinin,  oluşturduğu yeni hükümde, davacı lehine vekalet ücretine yönelik bir hüküm kurmaması durumunda, Yargıtay bu hususu istinaf kararına ekleyebilir mi? Yoksa hüküm vekalet ücreti yönünden bir karar verilmek üzere bozulmalı mıdır?
Bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunmasının gerektiği, istinaf yargılamasında kuralın, "duruşma yapılmaı" olduğu, duruşma yapılmadan karar verilebilkecek hallerin ise Kanun tarafından açıkça yetki verilen hallerle sınırlı ve istisna olduğu, yargılamadaki eksikliğin duruşma açılarak ve yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle giderilmesi halinde bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, bu gibi hallerde de ilk derece mahkemesi kararı kaldırarak esas hakkında yeni bir hüküm kurulması gerektiği; aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine değinilirken, bir yandan da ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşacak bu durumun gözetilmesi gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesinin, dosyayı ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verdikten sonra bu kararına uygun şekilde işlem yapması, dosyanın tümden mahkemesine iadesi ile iade sebebiyle sair itiraz konusu hakkında bu aşamada inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, şikayet konuları hakkında birinin esasına girilerek sonuca bağlanması, diğer konu hakkında ise mahkemesine iade kararı verilmesinin, yani kararı bölerek hüküm kurmasının mümkün olmadığı-
İlk derece mahkemelerince verilen yetkisizlik kararları hakkında yapılan istinaf incelemesi sonucunda verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının kesin olduğu-
Dava dilekçesinin UYAP üzerinden gönderildiği ve sisteme kaydedildiği tarihte davanın açılmış sayılacağı; bir sonraki gün ödenen harcın dava tarihi olarak dikkate alınamayacağı-
Borçlunun,adına kayıtlı bulunan aracını borç meydana geldikten sonra yakın arkadaşına ve bir diğer aracını ise şirkete devretmesi halinde tasarrufların iptalini talep eden alacaklıya asıl alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere araç üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği- Aracın dava dışı 4. kişiye devredilmesi halinde, 3. kişiden aracı devir ettiği tarihteki gerçek değeri üzerinden takip dosyasındaki davacı alacağı ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçi borçlunun iki adet taşınmaz ihalesinin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu; ilk derece mahkemesi kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, alacaklı ve borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesi'nce yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek, ilk derece mahkemesi kararının hüküm bölümünün muhafaza edilmesi, bir yandan da para cezasına hükmedilmesi yerinde görülmediği-