7. HD. 05.11.2024 T. E: 891, K: 4907
Ön inceleme tutanağının düzenlendiği tarihten sonra el atmaya son verildiği, dava konusu taşınmazın kayden maliki olan davacının mülkiyet hakkı karşısında, davalının kullanımını üstün kılacak ayni ya da şahsi hakkı mevcut olmadığı gözetidliğinde, "davacının el atmanın önlenmesi davası açmakta haklı olduğu" ve el atmanın önlenmesi davası yönünden keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harç ikmal edildiğine göre, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükteki AAÜT uyarınca (268.000,00 TL ) vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- "Davacının, dava konusu taşınmazı oğlu ve gelini olan davalıya 'evlilik nedeniyle' oturmaları amacıyla tahsis ettiği, daha sonra evlilik birliği içinde aynı binada bir başka dairenin davalının eşi adına satın alındığı, fakat tarafların anlaşarak yeni alınan daireye davalı ve eşinin geçmesine gerek görmeyip yeni alınan dairede davacı ile birlikte diğer oğlunun oturmaya başladığı, davacının oğlunun davalıya boşanma davası açması üzerine davacının boşanma davası tarihinden geçerli olmak üzere, davalıdan ecrimisil talep eden ve müdahalesinin sona ermesini isteyen bu davayı ikame ettiği, davalının da ön inceleme tutanağının düzenlendiği tarihten (yaklaşık 1 ay) sonra dava konusu taşınmazı tahliye ettiği, bu yönüyle el atmanın önlenmesi davasının konusuz kaldığı, ecrimisil davasının da feragat nedeniyle reddedildiği, davacı el atmanın önlenmesi davasını ikame ettiği tarihte boşanma davası henüz devam etmekte olup davacı söz konusu davayı ikame etmeden önce davalının eşi adına kayıtlı ve evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazı boşaltarak davalıya oturması teklifinde bulunmadan bu davayı açmış olduğu, davalının eşi adına kayıtlı dairede oturması halinde boşanma davası kesin olarak sonuçlanmadan davalının söz konusu daireden tahliye ettirilemeyeceğinin açık olduğu ve bu durumda davacının söz konusu imkânı davalıya teklif etmeden bu davayı açmasının 'dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı' ve bu koşullar altında davacının davasını açtığı tarihte haklı olduğu söylenemeyeceği" şeklindeki karşı oyun kabul görmediği-
7. HD. 04.11.2024 T. E: 3851, K: 4868
Dava, yolsuz tescil (sahtecilik) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir...
Aynı bono alacağının bölünmek suretiyle farklı farklı icra takibine konu edilerek tahsil edilmeye çalışılmasının mümkün olup olmadığı?
Islahın konusunu, tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğu- Taraflardan birinin, ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerektiği- Davaya cevap veren ve zamanaşımı savunmasında bulunmayan dava tarafının bu savunmasını ıslah suretiyle sonradan ileri sürebileceği-
Boşanma ve velâyet yönünden kararın kesinleştirilmesini belirterek kusur belirlemesi, erkek yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddi, iştirak nafakası miktarı yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurulduğu - Çocuklar yararına aylık 500,00'er TL iştirak nafakasına, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, yasal faizi ile 150.000,00'er TL maddî-manevî tazminata hükmedilmesine karar verildiği-
Taraflarca TMK'nun 166. maddesinin 1. fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verildiği ancak kararın dokuz yıl sonra davacı tarafın talebi ile tebliğe çıkarıldığı, bunun üzerine davalı erkeğin temyiz dilekçesinde karar tarihinden sonra davacı ile bir arada yaşadıklarını ve evlilik birlikteliklerini devam ettirdiklerini, 2022 doğumlu ikinci çocuklarının dünyaya geldiğini, davacı kadının ise barışma durumları olmuş ise de davalının kusurlu eylemleri yüzünden ilişkilerinin yürümediğini beyan etmesi karşısında tarafların karardan sonra barışarak evlilik birliğine devam ettiği, ortak çocuklarının dünyaya geldiği anlaşılmakla barışmadan önceki kusurlu davranışlarının karşılıklı olarak affedildiğinin veya en azından hoşgörü ile karşılandığının, ayrıca kararın dokuz yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra tebliğe çıkarılmasının da dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği ve boşanma iradesinin samimi olmadığı-
Davacının genel kredi sözleşmesine dayalı takip başlattığı, davalıların sözleşmeye müteselsil kefil olarak katıldığı, davacı banka tarafından mahkemeye ibraz edilen 23.07.2019 tarihli ihtarnamede 3 günlük süre tanındığı, bu durumda muacceliyetin tanınan 3 günlük sürenin sonuna ertelendiği, ancak davacı tarafından takibin 24.07.2019 tarihinde başlatıldığı, davalı borçlulara tanınan süre sona ermeden, muacceliyet süresi bitmeden icra takibine geçilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine aykırı olduğu, takip tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığı, bu sebeple usulüne uygun başlatılmış bir takipten söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ile gayri resmi birliktelik yaşayan, bu birliktelikten dünyaya gelen çocuğun babası olduğunu kabul eden, nüfusa kayıt işlemleri gündeme geldiğinde ise "eşinden boşanacağını, evlendikleri zaman çocuğun nüfusu ile ilgili bir sorunun kalmayacağını" beyan eden erkeğin bu aldatıcı davranışları ile aleyhine babalık davasının açılmasını engellediği- Tarafların ortak çocuğun doğumundan önce ve sonra birlikteliklerini bir aile oluşumu içinde sürdürdükleri, resmi evliliğin gerçekleşeceği yönünde davalının davacıda güven duygusu yarattığı ve onu oyaladığı kanıtlandığından, babalık davasının süresinde açılmadığından bahsedilemeyeceği-