Dosyada mevcut kurumlar arası yazışmalardan eğitim alan personellerin davacının (yüklenicinin) elemanları (kursiyerleri) olduğu anlaşıldığından Özel Şartname ve İdari Şartname uyarınca alınan eğitimlerin bedeli teklif fiyata dahil olup ayrıca ücrete hak kazanılamayacağı-
Kooperatif üyeliğinin tespiti talebine ilişkin davada, mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise Ticaret Sicil Memurluğundan, mümkün olmazsa kooperatif anasözleşmesinin 41. maddesi uyarınca ilgili bakanlık il müdürlüğünden, kooperatifin bilançosu, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri celbedilip kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, genel kurul kararları ile aidat alınmasına ilişkin karar alınıp alınmadığı ve davacının varsa kooperatifin banka hesabına aidat yatırıp yatırmadıkları, diğer anlatımla kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı, davacının varsa ödeme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıyı genel kurul toplantılarına çağırıp çağırmadığı, hazirun listelerinde isminin yer alıp almadığı, kooperatif ile ilişkisini devam ettirip ettirmediği hususunda rapor alınıp, anasözleşme ya da alınan bir genel kurul kararı uyarınca ortağın kooperatifle bağlantı kurmasını zorunlu kılan başka bir yükümlülüğü varsa, bunun üzerinde de durularak, sonuç olarak davacının 1999 tarihli üyeliğinin durdurulduğuna ilişkin yönetim kurulu kararı ile dava tarihi arasında geçen süre itibariyle davanın TMK'nın 2. maddesine uygun olup olmadığının ve davanın bu nedenle reddi gerekip gerekmediğinin yeterince tartışılması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekeceği-
Haksız azledilen davacı avukatın Avukatlık Kanunu m. 164/4 çerçevesinde vekâlet ücreti alacağının tahsilini istediği eldeki davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve bu nedenle dava değerini arttıran talep dilekçesindeki alacak miktarı yönünden zamanaşımının işlemeyeceği- "Vekâlet ücreti talebine konu tapu iptal ve tescil davasının değerinin belli olduğu, bu değer üzerinden önce 164/4 uyarınca %20 oranında vekâlet ücreti hesaplayarak davalıya iki ayrı ihtar gönderen davacının sonra fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek yüzde onu üzerinden hesapladığı tutar üzerinden icra takibi başlattığı gözetildiğinde, artık söz konusu ücret iddiasını HMK. m. 107. maddesi çerçevesinde talep edilemeyeceği, aksini kabulü halinde, mahkemenin takdir hakkını kullandığı her davanın belirsiz alacak davası olarak sayılabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Anataşınmazın yönetim tarzı, kullanma maksat ve şekline ilişkin anlaşmazlıkların çözümünde öncelikle yönetim planında mevcut hükmün uygulanması gerektiği- Yönetim planında "yüksek katlı binalarda köpek beslenemeyeceği" düzenlendiğinden, köpeğin site ve daireye girişinin önlenmesi talepli davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- "Evde beslenen köpek nedeniyle diğer apartman sakinlerine rahatsızlık verilip verilmediği, gürültü sınırlarının aşılıp aşılmadığı, komşuluk hukuku kapsamında önlenmesi gereken aşırılık ve aykırılık bulunup bulunmadığının yönetim planı dışındaki delillere göre değerlendirilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Poliçelere esas kredi borcunun artan kısım için bankanın onayına ihtiyaç bulunmadığı gibi, kalan kredi borcu için dava dışı bankanın poliçe teminat bedelinin tahsili için girişimde bulunmaması ve davacıların taleplerinin öncelikle kredi borcunun karşılanmasına yönelik olduğu gözetildiğinde bankanın davaya muvafakat edip etmemesinin geçerli olup olmadığının TMK'nın 2. maddesi çerçevesinde tartışılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı tarafından kullanılan ticari kredi nedeniyle dönemsel hizmet komisyonu adı altında tahsil edilen paranın istirdadı istemi- Kredi sözleşmesinde davalı banka tarafından kullandırılan kredi dolayısıyla faiz, komisyon ve masraf alınabileceğine dair hüküm olmakla birlikte, miktar ya da oran belirtilmediği, ancak davalı bankanın -Merkez Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemleri Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında 2006/1 sayılı Tebliğ uyarınca- hizmet komisyonu bedeli ile ilgili olarak Merkez Bankası'na bildirimde bulunduğu ve davacının, sözleşme metnini imza tarihinden önce edinerek incelediği ve banka personelince bilgilendirildiğine dair, imzalı beyanı bulunduğu uyuşmazlıkta, mahkemece, TBK 20 vdd.ndaki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda, sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti ile bu hükmün yazılmamış sayılması halinde oluşan boşluğun TTK 20. maddesi ile yukarıda belirtilen 2006/1 sayılı tebliğ gereğince davalı banka tarafından Merkez Bankası'na bildirilen oran ve her halükârda TBK 25. madde bağlamında TMK 2. hükümleri çerçevesinde bir değerlendirme yapılması, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu içermediğinin kabulü halinde ise, yine de TBK 25. maddesi bağlamında dürüstlük kuralı çerçevesinde inceleme yapılıp bir karar verilmesi gerektiği-
Eksik işlerden kaynaklı talep edilen alacağa ilişkin olarak davacı ile davalı arasındaki sözleşmelerin taşınmaz satımına ilişkin olması nedeniyle eksik işlerin açık ayıp olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu ile taşınmaz satımına ilişkin TBK. 244/3 hükmünde belirtilen süre gözetilip değerlendirilmeden talep edilen bu alacağa hükmedilmesinin hatalı olduğu- Güçlü delil olarak belirtilip gerekçeye esas alınan tüketici mahkemesi kararından anlaşıldığına göre, tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna gidilmediği, davalı şirketin yapmış olduğu broşürlerde hem kendi ünvanına hem de diğer davalı şirketin ünvanına yer verdiği, bu nedenle davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bununda tüketici hukuku kapsamında verilen güven esas alınarak sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirketin sorumluluğuna da gidilmiş olduğu, tüketici mahkemesi bu kararını tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine dayanarak değil, belirtilen şekilde oluşturulan güveni esas alarak verdiği anlaşıldığından ve iki ayrı tüzel kişiliği olan şirketlerden uyuşmazlığa konu sözleşmelerin tarafı olmayan davalı şirketin sorumlu tutabilmesi için tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hallerinin oluşmadığı anlaşıldığından, mahkemece davacı alıcıya sözleşmelerin tarafı olan davalı şirket ile diğer davalı şirketin birlikte güven verip vermediğinin belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığın yersiz sağlık giderine ilişkin 5.164,71TL tutarındaki miktar yönünden davanın reddi gerekip gerekmediği noktasında toplandığı dikkate alındığında; Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığından, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Vekilin, vekâlet veren davacının talimatına uygun davranmayarak sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiği hususunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği-
Davalı satıcının internet ilanı ve sözleşmeye aykırı şekilde, taşınmazdaki klima, davlumbaz, ocak gibi birtakım eşyaları götürdüğü, prizlerin ve apliklerin dahi söküldüğü, ayrıca taşınma esnasında daireye olağan bir taşınmanın yaratacağından öte zarar verildiği uyuşmazlıkta, hayatın olağan akışına göre bir daire satışında priz, basit aydınlatma, korniş, buat kutusu gibi şeylerin sözleşmeye dâhil olduğunun ayrıca kararlaştırılmasına gerek bulunmadığı- Bütünleyici parça sayılamayacağına işaret edilen klima, ocak gibi eşyalar yönünden; davalının bu eşyaları gerektiğinde taşınmaza zarar vermeden rahatlıkla sökülüp götürülebilecek ve başka yerde kullanabilecekken, bu yolu tercih etmediği ve söz konusu eşyaları icap iradesinde açıkça taşınmaza özgülenen ve onun değerini arttıran, alıcıları kendine çekecek bir özellik olarak göstererek satış bedelinin bu ilâve özellikler çerçevesinde oluşturulduğunu ilan ettiği anlaşıldığından ve ilândaki açıklamaya rağmen, tarafların bir araya geldiklerinde bu eşyaları sözleşme dışı bırakmaları mümkünse de, davalı satıcının sözleşmenin kabul edilen icaptan farklı şekilde kurulduğunu ispatlayamadığı görüldüğünden, satış sözleşmesinin kapsamının belirlenmesi için ayrıca araştırma yapılmasına gerek olmadığı- Davalı satıcının sözleşmeye uygun davranma borcunun teslim anına kadar devam ettiği- Davacının kendisine vaat edilen şekilde taşınmazın teslim edileceğine olan güveninin korunması gerektiği-