Davalı, muvazaa ve inançlı işlem def’inde bulunmuş, harç yatırılmadığından karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine aynı amaçla taşınmaz vaadi sözleşmesinin iptali istemiyle ayrı bir dava açmış olup, ilgili dosyanın sonucunun beklenmesi talebinin reddine karar verilmiş olduğu-
Davacıların dayandığı vekaletnamenin içeriği gereği taraflar arasındaki ilişki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi niteliğinde olmayıp, belirli bir işin yapılması konusunda yetki içerir vekaletname niteliğinde olduğu, tapulu taşınmazların alım ve satımlarının TMK'nın 706, TBK'nın 237, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve alıcısına herhangi bir hak bahsetmeyeceği, bu doğrultuda mahkemece tapu iptali ve tescil isteminin reddine ilişkin verilen kararın isabetli olduğu- Davacı lehine herhangi bir kazandırma olsaydı bunun da vekaletnamede yer almasının gerekli olduğu, vekaletnamede yer almayan ödeme iddiasının ise yine senetle ispat edilmesinin gerektiği, yazılı delil yoksa ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu, somut olayda ödeme hususu tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağından yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı tarafından sözleşmenin feshi ile ödediği bedelin iadesi talep edilmiş olup; taraflar arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı, tapu devri yapılmadığı gibi sözleşmenin geri dönülmeyecek şekilde ifası söz konusu olmadığından, geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinden bahsedilemeyeceği, bu nedenle, “çoğun içinde az da vardır” ilkesi gereğince fesih yerine sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmesi gerekeceği, sözleşmenin geçersizliği halinde ise; iki taraf da aldıklarını iade yükümlülüğü altında olup davacı taraf bu amaçla ödediği bedelin iadesini istediğinden, ispatladığı ödemelerin iadesi yönünden hüküm oluşturulması gerekeceği-
Yeni korona virüs covid-19 salgını ile, 7226 sayılı kanunun geçici 2.maddesi ile kabul edilen "1.3.2020 tarihinden 30.6.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz" düzenlemesinin yasa koyucunun yaşanan pandemi ve alınan tedbirler kapsamında iş yerlerine ilişkin kira sözleşmelerinin feshi ve tahliyenin belirli bir süre ile engellendiğini gösterdiği-Davalı kiracının takibe konu kira bedelini ödediğini veya sair sebeplerle istenemeyeceğini İİK'nun 269/c maddesinde sayılan belgelerle ispatlaması gerektiği- 7226 sayılı kanunun geçici 2. maddesi düzenlemesinin kira bedelinin tahsilinin istenmesine yasal bir engel oluşturmadığı-
Taşınmazların gerçek bedellerinin çok altında değerlerle miras bırakanın oğlu vekil tarafından davalıya satıldığı, bedelinin miras bırakana ödendiğinin de kanıtlanamadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı ile vekilin tanışıklığının bulunduğu, aynı yerde oturmaları nedeniyle görevinin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olduğu, vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ederek miras bırakanı zararlandırdıkları görüldüğünden iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği-
Satış vaadine konu taşınmazın sözleşme tarihinde tapusuz olduğu, davalıların murisi tarafından özel parselasyona tabi tutulmuşsa da, sözleşme tarihinde ifasının mümkün olmadığı, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın üçüncü kişi adına kayıt ve tespitinin yapıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının, taşınmazın dava dışı 3. kişi adına tapuya kayıtlı olması nedeniyle ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşıldığından, sonraki imkansızlık nedeniyle borcu sona eren davalı mirasçıların, murislerinin davacı taraftan aldığı satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiği- Borcun sona erdiği tarih itibariyle, davacının talebi doğrultusunda denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplama yapılması gerektiği- Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlayacağı- Satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmişse, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda, zamanaşımı savunmasının, iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği- Taşınmazın zilyetliğinin davacıya devredilmiş olması, hem de davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının reddi kararının ...2009 tarihinde kesinleşmesi karşısında, davacı açısından borcun sona erdiği tarih ...2009 olup, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin de dolmamış olduğu-
Taşınmaz satış bedelinin tapuda düşük gösterilmesi vekalet görevinin kötüye kullanıldığını göstermeye yeterli olmayıp; davacı vekil ile davalı ilk elin, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek vekalet görevinin kötüye kullanılıp kendisini zararlandırdığını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Gecekondu hakkına tapu tahsis belgesi verilerek imar affından yararlandırılan davacının taşınmazını sözleşme tarihinden evvel iktisap ettiği, yani sözleşme tarihinde bu taşınmazın üzerine kayıtlı olduğu bilinerek davacıya hak sahipliği sıfatı kazandırıldığından sözleşmenin feshinin TMK. 2. maddesine uygun düşmediği, davacının herhangi bir kastı ve kusuru bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin fesih bildiriminin haksız olduğu gerekçesiyle feshin haksız olduğunun tespitine karar verilmiş ise de; gerek 2981 s. Kanun, gerekse tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşme hükümleri uyarınca; ilgili sözleşmenin imza tarihinden önce davacı adına kayıtlı 1977 iktisap tarihli taşınmazın bulunduğu sabit olduğundan, belediyenin sözleşmeyi feshetmesinde hakkın kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, hak sahibi olmadığı halde sözleşme imzalayan davacının sözleşmesini tek taraflı iptal edilebileceği-
Sigorta şirketinin, oyalama kastı ile "sigorta tazminatını ödeyeceği" konusunda sigortalısında bir inanç yaratarak zamanaşımı süresinin bitiminden sonra zamanaşımı def’inde bulunmasının iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olduğu-
Davacının seçimlik hakkını onarım yönünde kullanmış olduğu, onarım neticesinde arızanın giderildiği, bu hâli ile malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinin hakkaniyete ve taraflar arasındaki hak ve menfaatler dengesine aykırı olacağı--