Davalı yargılama sırasında öldüğünden mirasçısı davaya dahil edilmiş, anne ve oğullar arasındaki tasarrufun İİK mad. 278/3-1'e göre bağış niteliğinde olduğundan, tasarrufun iptali gerektiği-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacının, 'borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu'-İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunmakta olduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince 'davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerektiği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de, davalı birden fazla ise, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Davalıların yöneticileri arasında organik bağ olduğundan, davalı-üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun kabulü gerektiği-
Mahkemece, davalının emekli olduğu aylık 1.000,00 TL gelirinin bulunduğu, diğer davalının ise 1.750.00 TL gelirinin bulunduğu, icra dosyasına konu bononun her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu davalıların aynı iş yerinde çalışan arkadaş oldukları, belirtilen takip dosyasında maaş haczi ve tapu kaydına haciz konulmasından sonra aradan geçen süreye rağmen alacağın tahsiline yönelik başkaca icrai bir işlemin yapılmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde icra dosyasındaki icra takibinin muvazalı olduğu, davacının alacağını tahsil etmesini engellemek amacı taşıdığı kanaatine varıldığından bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verileceği-
Şuf'a davası sonucu taşınmaz, davalı 3. kişinin elinden çıkması nedeniyle eldeki dava bedele dönüşeceği-
Borçlunun davalının babasının teyzesinin oğlu olduğu, 2009 yılında yanına gelerek, iflasın eşiğinde olduğunu arazilerini satıp borçlarını ödemek istediği, borcunu ödeyemezse bankanın ucuza satacağını belirterek taşınmazını almasını istediğini belirttiği, davalının babasının devlet memuru olan oğlunu telefonla arayarak durumu anlattığı ve alması için ısrar ettiğini .......... TL para gönderdiği ve taşınmazı satın aldıkları, bu durumda davalı borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastını bildiği sabit olduğundan, bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Diğer davalı borçlu ile akraba olmadığı ancak davalının eşinin kardeş torunları olduğu, davalının eşi köyde kahvede otururken borçlunun yanına gelerek, kendi tarlasıyla sınır olan tarlayı satmak istediği, borçlu olduğunu söylediği, diğer davalının eşi davalıya sorup raiç bedelden eşinin taşınmazı satın aldığı, bu durumda diğer davalı borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastını bildikleri sabit olduğundan, bu davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalılar karı-koca olup aralarındaki tasarrufun İİK’nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde olduğu gibi, davalı üçüncü kişi İİK’nun 280/1-2 maddesine göre de borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişinin, satışın makul bir süre öncesinde ve sonrasında yaptığı ödemelerin, iptali istenen satış dışındaki bir ilişkiden kaynaklandığı iddia ve ispat edilemedikçe satış bedeline ilave edilmesi ve taşınmazın üzerinde bulunan takyidatların da 3. kişi ya da onun adına eşi tarafından ödenmiş olması durumunda bedele eklenmesi, tapuda ödenen miktara ilaveten yapılmış olan resmi ödemelerin nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazlar üzerinde taşınmazın değerinden fazla ipotek bulunduğu, bu itibarla ivaz farkından bahsedilemeyeceği, davalı borçlular ile diğer davalılar arasında İİK'nun 280/2 maddesinde sayılan bir yakınlık olmadığı ve taşınmazların tapudaki niteliklerinin mesken oluşu dikkate alınarak ticari işletme hükmünde de olmadığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişi davalı bankanın lehine ipotek bulunan taşınmazları davalı borçlu şirketin kredi borcuna karşılık satın alması halinde, alacağına karşılık taşınmaz devrinin "mutad ödeme" olarak kabulü gerektiği- Taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipoteğin devam edecek olduğu, ipoteklerin muvazaalı kurulduğunun iddia ve ispat edilemediği, mal kaçırma olgusunun net olarak ortaya konulamadığı ve ipotek dikkate alındığında taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığı gözetildiğinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-