İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-
İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, davalı- borçlu hakkındaki takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği- İİK'nın 280/1 maddesine göre mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği- Borçlunun gerçekleştirdiği işlemin doğal sonucu olarak alacaklıların zarar göreceğini bilmesi veya bilebilecek durumda olması zarar verme kastıyla hareket edildiğini kabul için yeterli olduğu- Üçüncü kişi yönünden ise borçlunun yaptığı işlemin alacaklılardan biri veya bir kısmına, zarar vereceğinin bilinmesi gerekeceği-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-
Mahkemece, davacının yasal mirasçılarının davaya dahilini sağlayarak (HMK'nun 55) taraf teşekkülünü sağladıktan sonra, davalı borçlunun aciz hali sabit olduğundan mahkemece davanın esasına girilerek, ibraz edilen .......... tarihli haciz tutanağından geriye doğru 2 yıllık süreden sonra satış yapılmış olduğundan İİK'nun 278/3-2. maddesindeki bedel farkının dava konusu olayda uygulanması mümkün olmadığından, borçlu ve davalı üçüncü kişinin taşınmazın bulunduğu aynı köy nüfusuna kayıtlı olmaları da dikkate alınarak, İİK'nun 280. madde koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından borcun doğumundan sonra oğluna yapılan hisse satışlarından sonra, davalı-üçüncü kişi oğul tarafından devir yapılmadığından, TBK. mad. 19 uyarınca açılan davada, bu satışların muvazaalı olduğunun kabulüne karar verilmesi gerektiği- Borçlu tarafından önce oğluna, üçüncü kişi oğlu tarafından da, borçlu ve üçüncü kişinin muhasebecisi olan, taşınmazların bulunduğu yerde oturan ve apartman yöneticiliği yapan dördüncü kişiye devredilen bağımsız bölümler yönünden de davanın kabulü ile davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında herhangi bir tanışıklık olmadığından ve davalı taşınmazı yazlık ihtiyacı nedeniyle satın aldığından davanın reddi gerekeceği-
Davalılar arasındaki işlemlerin örtülü işyeri devri mahiyetinde olduğunun tespit edilerek İİK 280/3 gereğince iptale tabi bulunduğu-
İcra dosyasını temlik alan alacaklının dava açıldığı sırada dava konusu gayrimenkul kaydında temlik edenin ipoteğinin mevcut olması, dava sırasında da ipoteğin paraya çevrilerek ihale bedelinin temlike edene ödenmiş olması karşısında, davacı temlik alanın bu gayrimenkul yönünden tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararının olup olmadığının tartışılması gerektiği- Bedel farkının davalı dördüncü kişi yönünden geçerliliğinin bulunmadığı, davalı dördüncü kişinin davalı üçüncü kişinin akrabası olduğuna dair dosyada bir bilgi de olmadığından davalı dördüncü kişi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Harcı tamamlamayan davacı yararına davayı açtığı bedel üzerinde tazminat verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazın satış tarihi ile rayiç değerinin çok altında bir miktarda satışının yapıldığı, her iki davalının taşınmazın satışı sırasında evli oldukları, bu haliyle İİK'nun 280. maddesi uyarınca davalının borçlu olduğu mal varlığının borçlarını karşılamaya yetmediğinin eşi olan diğer davalı tarafından bilinmesinin gerektiği, davalılar arasında yapılan satış işlemin bu haliyle iptalinin gerektiği -
Davalı borçlunun satılan taşınmazda bir ticari faaliyeti olmadığından, taşınmazın işyeri vasfında olmasının İİK'nun 280. madde anlamında bir işyeri devri sonucunu doğurmayacağı-