İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin hükme bağlandığı- Davaya konu tasarrufun tarafı olan ve borçludan mal alan 3.kişinin, borçlunun zarar verme kastını bildiğinin emareler ile ispat edilebileceği- Borçlunun zarar verme kastı gibi, bu kastın ve işlemin zarara neden olabileceğinin bilinmesinin de içsel ve ispatı güç bir vakıa olduğu, bu nedenle üçüncü kişinin borçlunun kastını bilmesi vakıasının emare ispatının konusunu oluşturacağı- Burada dikkat edilmesi gereken hususun, borçlunun zarar verme kastının objektif olarak bilinebilir olması değil, işlemin diğer tarafı üçüncü kişinin bu işlem neticesinde alacaklıların zarar görebileceğini öngörebilmesi olduğu- Buna karşılık davalı üçüncü kişi de borçlunun böyle bir kastının bulunmadığını ispatlayarak işlemin iptale tabi olması sonucundan kurtulamayacağı-
Dava konusu araç 24.06.2014 tarihinde borçlu tarafından davalı ...'a satılmış olup davalı ... anılan aracı davalı borçludan olan alacağına mahsuben aldığını belirttiğinden anılan tasarrufun İİK’nun 278, 279/2 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davalılar arasında akrabalık bağı bulunmadığı gerekçesiyle anılan araç yönünden davanın reddinin doğru olmadığı- Borçlunun aynı gün dört adet taşınmazını aynı kişiye satması, borçlu ile davalı ... aynı köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olması, dava konusu taşınmazların daha önce davalı ... ile aynı soyadını taşıyan kişiler tarafından borçluya satılmış olması (347 parsel 10.01.2007'de ... tarafından borçluya satılmıştır) borçlunun eski ... Belediye Başkanlığını yapmış olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak adı geçen davalılar arasındaki tasarrufların İİK’nun 278, 279 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak, taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değerinin tazminat olarak davalı ...'dan alınarak, davacı alacaklıya verilmesine-
Davalı borçlu şirket ortağının oğlu, davalının ise tüm satışları borçlu şirket vekili tarafından gerçekleştirdiği borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilebilecek şahıslardan olduğu sabit olduğundan satışın iptalinin gerekeceği ve davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerektiği-
İlke olarak taraflar arasında bir anlaşmazlığı hükme bağlayan ilamlara karşı tasarrufun iptali davası açılamaz ise de, boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmediğinden, tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı mahkemece yapılmamış, olduğundan, alacaklısından mal kaçırma amacında olan borçlu bu yolla amacına uygun olarak bir mahkeme kararı elde edebileceğinden, tasarrufun tarafları karı koca olduğundan, boşanma protokolü ile borçlu koca tarafından karısına anlaşmalı boşanma sonucu düzenlenen boşanma protokolü gereğince boşanan, eşe devredilen taşınmazlar hakkında iptal davası açılabileceği-
Davalıların dava konusu taşınmazdaki hakları 30.07.2012 ve 06.08.2012 tarihlerinde başladığından, bu tarihin baz alınarak satış tarihi 14.04.2013 e kadar taşınmazda hissedar olduklarından borçlunun mali durumunu biliyor olduklarının kabulünün mümkün olmadığı- Dava konusu taşınmaz dışında borçlu ortaklarının şahsi mallarını da satın alınmış olmaları tek başına muvazaanın göstergesi olmadığı- Davalı üçüncü kişilere yapılan satışın borçlu şirketin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması, uzman bilirkişi aracılığı ile davalı üçüncü kişilere yapılan taşınmaz satış miktarları dikkate alınarak, borçlu şirketin 2002 ve 2003 yıllarındaki bilanço ve mal varlıklarının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermesi gerektiği-
3. kişinin tasarrufa konu malın elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminatla sorumlu tutulması gerektiği- Tasarrufun iptali davasında borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması dava şartı olup, söz konusu şartın gerçekleşmemiş olması nedeni ile davanın reddi halinde kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Davacı vekiline davalı borçlu şirketle ilgili geçici veya kat'i aciz belgesi sunması için süre verilmesi, aciz belgesi sunulduğu takdirde dava konusu tasarrufların İİK 280/1 madde gereğince takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi; aciz belgesi sunulmadığı takdir ise dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; davalı-borçlu şirketin malvarlığında önemli bir yeri tutan tasarrufların, örtülü işletme devri niteliğiyle alacaklı lehine karinenin oluştuğu, aksinin de davalı tarafından ispatlanmadığı belirtilmişse de; dava konusu taşınmazların davalı borçlu şirketin ticari işletmesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığı, bu durumda mahkemece yapılması gereken işin; konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı borçlu şirketin tüm ticari sicil kayıtları ve tüm ticari defterleri getirilerek üzerinde inceleme yapılarak, şirketin sermayesinin belirlenip, dava konusu taşınmazların toplam değerinin (bilirkişi tarafından belirlenen) söz konusu şirketin belirlenen sermayesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olacağı- Dosya kapsamında yer alan SGK kayıtlarına göre; davalı borçlu şirket yetkilisi ve davalı üçüncü kişinin daha önce ... ünvanlı işyerinde çalıştıkları anlaşıldığından; davalı üçüncü kişinin davalı borçlu şirketin İİK. 280. madde kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında mahkemece; İİK'nun 278/III-1'de öngörülen 'yakın hısımlık bulunup-bulunmadığının', İİK.'nun 278/III-2'de öngörülen 'ivazlar arasında fark bulunup/bulunmadığının', İİK.'nunun 280/I'de öngörülen 'malvarlığı' borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun, alacaklalılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler geçersiz olduğundan, borçlunun içinde bulunduğu mali durumunun ve zarar verme kastının, 'işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunup/bulunmadığının' irdelenerek, kötü niyetli üçüncü kişiler hakkında da iptal davası açılabileceği göz önünde bulundurularak, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğünün davacı-alacaklıya düştüğü de düşünülerek, buradaki kötü niyetten maksadın 'borçlunun durumunun dava konusu şeyi satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olması' olduğu- Dava konusu taşınmazın/taşınırın kısa sürelerle el değiştirmesinin, tek başına 'yapılan tasarrufların muvazaalı olduğu' anlamına gelmeyeceği, muvazaa durumunun başka delillerle de ispatının gerekeceği- Ticari işletme devrinin 'borçlu ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişi yönünden' değerlendirilmesi gerekeceği; sonraki ikinci, üçüncü vs. satışlarda bunun önem taşımayacağı (özel bir iptal nedeni teşkil etmeyeceği)-