Davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmasının gerekeceği-
Önalım davasına konu payın satışı ile dava tarihi arasında uzunca bir zaman geçmişse davanın açıldığı tarihteki payın belirlenen değerinin önalım bedeli olarak kabul edilmesi gerekeceği–
Somut olayda terekeye ait haklar üzerinde tasarruf değil muarazanın men’i ve mülkiyetin tespiti yani üçüncü kişiye karşı terekenin korunmasının istenildiği, o halde davacıların amacı terekedeki hakların muhafazasına ilişkin olup mirasçılardan her birinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceğinden terekeye temsilci atanmasına gerek bulunmayacağı-
Vasiyetnamenin tamamen veya kısmen yok olması halinde hem içeriğinin ve hem de şekil şartlarına uyulup uyulmadığının tanıkla isbat edilebileceği–
Miras bırakanın taşınmazların satışını gerektirecek derecede maddi ihtiyaç içinde bulunup bulunmadığının, keza satın alanların o tarihte alış güçlerinin bulunup bulunmadığının, taşınmazların tapuda gösterilen satış değeri ile gerçek değerin ne olduğunun, aralarında fahiş değer farkı bulunup bulunmadığının, miras bırakanın asıl ve gerçek iradesinin ne olduğunun her türlü belge ve delillere dayalı olarak araştırılmasının gerekeceği-
Olayda uygulanması gereken 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 581.maddesine göre, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar bakımından, bir tek ortağın yalnız başına bu mallarda tasarruf yetkisi bulunmadığından, tüm mirasçıların davaya katılımının sağlanması, usulünce muvafakatlerinin alınması ya da terekeye bir temsilci atanması ve onun huzuru ile davaya devam edilmesi gerekli olup; dava koşulu olan bu yönün mahkemece kendiliğinden dikkate alınmasının gerekeceği-
Bir kimsenin mülkünü kullanırken komşusuna zarar verecek her türlü davranıştan çekinmesi Medeni Kanunun 661.maddesi hükmü gereğidir; ancak, somut olayda komşuluk hukuku yönünden henüz gerçekleşmiş bir zarar mevcut olmadığından davalının elatmasının önlenmesine ve davalının binasının tamamının kal’ine karar verilemeyeceği-
Mirasta iade ve tenkis koşullarının gerçekleşmediği belirgin olmakla birlikte, murise ait 640.578.300 TL.’nin davalı zimmetinde kaldığı sabit olduğundan, bu miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin direnme kararı sonucu itibarı ile doğru olduğu-
Her ne kadar tapu kaydındaki bedel ile bilirkişiye tespit ettirilen satış tarihindeki gerçek değer arasında aşırı oransızlık olduğu belirlenmişse de salt bedeller arasındaki açık farkın muris muvazaasının başlıca kanıtı sayılamayacağı, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının, satışın değil, bağışın amaçlandığının ispatı gerektiği- Davacı vekili tarafından dosyaya tek kanıt olarak ibraz edilen video kaset, yukarıda belirtilen anlamda, hukuka aykırı delil olmamakla birlikte, murisin ses ve görüntüsünün kaydedildiği ortam, murisin ses ve görüntüsünün alındığı tarih itibariyle yaşlı, hastalıklar içinde kıvranan, hastaneden çıkmak için yardım bekleyen, her türlü etkiye açık bir kişi olması nedeniyle bu delilin başlı başına muvazaaya kanıt olamayacağı-
Murisin ana bir baba ayrı kardeşleri mevcut olup muristen önce ölen alt soyu bulunmayan babasının kardeşlerine ve onların çocuklarına yani murisin ikinci zümre mirasçıları varken üçüncü zümre olan muristen önce ölen büyük ana ve büyük babasının alt soyuna miras kalmayıp; mirasın tamamının ikinci zümre olan ana bir kardeşlerine kalacağı-