Davalı şirkete yapılan tapu devrinin esasında arsa payı karşılığı inşaat yapılması amacıyla gerçekleştirildiği, ancak böyle bir sözleşmenin yazılı olarak yapılmadığı, şirket temsilcisinin alınan tapuları iade etmeyi taahhüt etmesine rağmen aynı gün ve takip eden günlerde üçüncü kişiye devrinin sağlandığı, bu itibarla kötüniyetli davrandığı, bunun yanında, diğer davalı üçüncü kişinin de uzun zamandır tanıdığı şirket temsilcisi ile ilişkiye girerek ve TMK.'nun 3/2. maddesinde öngörülen özeni de göstermeden aşırı derecede farklı bedelle taşınmazları devraldığı, yüklenici şirket temsilcisi hakkında açılan cezai takibatın Safranbolu gibi bir ilçede bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, keza, davalının daha önce de benzer sorunları yaşadığını bildirmesi karşısında daha tedbirli davranması gerekirken, bu özen yükümlülüğüne dikkat etmeden, peşpeşe taşınmazları devraldığı anlaşıldığından iyiniyetli kabul edilemeyeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası bakımından bir inceleme yapılmadan sadece ehliyetsizlik yönünden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı her iki şirketin hakim ortaklarının karı koca olan aynı kişiler olması, hakim ortakların davalı şirketlerde yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcısı olup, birinin limited şirkette diğerinin ise anonim şirkette, şirketleri temsil ve ilzama yetkili olmaları, aynı ünvanı kullanmaları gibi olgular göz önünde tutularak, şirketlerin aralarında organik bağın mevcut olup, dışa karşı iktisadi bütünlük algısının yaratılıp, yönetsel özdeşlik hali mevcut olduğundan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisini uygulama koşullarının gerçekleşmiş olup davalı ...nin, davacıya olan borcundan dolayı diğer davalı ... ...nin de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, taşınmazın akit tarihindeki gerçek değeri keşfen belirlenmemiş olup, intikal işleminin davacıların tarafından mı, yoksa onlar adına vekil eliyle mi gerçekleştirildiği, temliki işlem sonrasında davacılara bir bedel ödenip ödenmediği, temlikin davacıların gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı da açıklığa kavuşturulmamış olduğundan, mahkemece, uzman bilirkişi aracılığıyla keşif icra edilip, taşınmazların gerçek değerinin saptanması, intikal işlemine esas resmi akitin incelenmesi, davalı vekilin HMK. mad. 169 gereğince isticvabına karar verilip, satış bedelinin ödenip ödenmediği, ödenmiş ise ne şekilde ödendiğinin sorulması ve bunların sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, Kurum işleminin iptali ve malullük aylığı bağlanması istemine ilişkin olduğu- 07.09.2005 tarihinde yapılan kontrol muayenesi sonucu belirlediği, malullük halinin ortadan kalktığını 29.04.2008 tarihli yazıyla davacıya haber veren ve bu tarihe kadar ödediği malullük aylıklarını davalı Kurumun geri istediği somut olayda, bilgi ve belgelere göre davacının kötü niyetli olmayıp, Kurumu yanıltmadığının belirgin olması, davalı Kurum tarafından da kötü niyetli olduğunun iddia ve ispat edilememesi, yaşam deneyimleri ile günümüzün ekonomik koşullarına göre aldığı malullük aylıklarını tükettiğinin anlaşılmasına göre objektif iyiniyet kuralına açıkça aykırı olması nedeniyle eldeki davaya konu olay nedeniyle davacının borçlu olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Davacı bankanın, yalnızca belgeye itibar edip diğer gerekli araştırmaları yapmayarak basiretli tacir gibi davranmaması müterafık kusurunu oluşturduğundan, kusur durumu ve zarar bakımından bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemine ilişkin açılan davada,Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınacağı, bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olduğu,vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirleneceği-
Vekaletin hile ile alındığı iddiasının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişinin iyi niyetli olması halinde yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı-
İyiniyetin varlığı halinde, davalılar yararına geçerli bir tescilin sonuçlarının meydana geleceği-