İlk kararı veren hâkimin olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşünün ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşünün etkisi altında kalabileceği, bu nedenle adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı bir hâkimin yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği cihetle, somut olayda mahkûmiyet hükmünü veren hakim S. B.'ın, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin kararı verdiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği-
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/1 ve 230/1-c maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetime olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçede iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açık olarak belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği, Anayasa ve 5271 sayılı Kanun'un amir hükümlerine aykırı şekilde gerekçesiz, denetime imkan vermeyecek şekilde, talep evrakı üzerine el ile yazmak suretiyle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilemeyeceği- Somut olayda mahkûmiyet hükmünü veren hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini değerlendiremeyeceği-
Taahhüdü ihlal suçunun oluşması için; taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği-
Aynı borç ilişkisi nedeniyle sanık hakkında bir defaya mahsus olmak üzere 3 aya kadar tazyik hapsine karar verilebileceği-
Aynı borçtan dolayı en çok 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilebileceği, her bir taksit için ayrı ayrı olmak üzere 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilemeyeceği-
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 583/1. maddesinde yer alan "Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, sanığın ... 1. İcra Müdürlüğünün 2018/9678 sayılı dosyasında asıl borçluya ait borca icra kefili olduğuna dair 16/05/2019 tarihli haciz tutanağında yapılan incelemede, sanığın imzası ile kendi el yazısı ile yazılmış "okudum" ve "kefil oluyorum" ibaresinin bulunduğu ancak kendi el yazısı ile yazılmış kefalet tarihine ilişkin bir ibarenin bulunmadığı gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği-
12. HD. 23.02.2021 T. E: 923, K: 1901-
12. HD. 23.02.2021 T. E: 1456, K: 1904-
12. HD. 23.02.2021 T. E: 1452, K: 1903-
Duruşmanın saat 12:50'de açıldığı, şikayetçi vekilinin anılan karara karşı dosyaya sunduğu itiraz dilekçesinin ekine mazeret dilekçesi tanzim ederek saat 12:48'de mahkemeye sunduğuna dair Avukat Portal'dan aldığı bir belgeyi eklediği cihetle, şikayetçi vekilinin geçerli bir mazeretinin bulunduğu gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği-