Hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi için, kişinin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde güvenli, düzenli ve devamlı bir gelirin varlığının kanıtlanması gerekeceği-
Yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşmadığı dikkate alınmaksızın nafakanın tümden kaldırılmasının doğru olmayacağı, ancak, karşı davalının çalışması sonucunda mali durumunun olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak nafakanın TMK'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun bir oranda indirilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Dava tarihinde nafaka tedbir nafakası mahiyetinde olup kararın kesinleşmesi ile yoksulluk nafakasına dönüştüğüne göre anılan kararın kesin hüküm olması göz ardı edilerek nafakanın dava tarihi tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmayacağı, mahkemece iddianın sabit olması halinde boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ifade etmek üzere yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı-Ancak Borçlar Kanununun 19 ve 20. Maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşullarının değişen koşullara uyarlanacağı-
Davada, aylık 100.-YTL fark üzerinden yıllık toplam 1.200.-YTL (fark) yoksulluk nafakası istenmiş olup bu miktar direnme kararının verildiği tarihte yasal temyiz edilebilirlik sınırının altında kalmakta ise de nafaka davalarının hukuki niteliği ve hükmedilecek miktarın takip eden yıllar için istenebilecek nafaka miktarına etkisinin ard etkisi kapsamında değerlendirilmesinin gerekeceği-
Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunmasının yoksulluk nafakası bağlanmasına engel olmadığı gibi nafakanın kaldırılmasına gerektirici sebep olarak da kabul edilmeyeceği, dava tarihi itibariyle tarafların gelirleri karşılıklı olarak değerlendirilerek nafakanın kaldırılması yerine indirilmesi hususunun da düşünülerek hüküm kurulması gerekeceği-
Boşanma kararından sonra davalının isteğe bağlı sigortalı olarak çalışmaya başlaması, kendisini geçindirecek kadar kazancının olması, nafaka alacağının birikmesi ve bu durumun taraflar arasında tehdit ve müessir fiil olaylarına sebep olacak boyuta ulaşması nazara alınmadan ve bu hususlar tartışılmadan yetersiz gerekçe ile yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddinin doğru olmayacağı-
Her ne kadar davalı kadının 700 TL aylık ücretle bir işyerinde çalıştığı ve aldığı bu ücretin onu yoksulluktan kurtaracağı iddia edilmişse de; davalının çalıştığı işin sabit ve güvenceli bir iş olmaması, davacının oto yedek parçacılığı yapıp maddi durumu itibarıyla davalıya nazaran çok daha iyi bir durumda bulunması nedeniyle, davalı lehine hükmedilen aylık 250 TL yoksulluk nafakasının kaldırılması şartlarının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği-
Davalının aldığı nafaka miktarı ile SSK’lı işten aldığı ücret miktarı toplamının, onu, yoksulluktan kurtarmayacağı ve dava tarihi itibariyle davalının işsiz olduğu gözetilmeden mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmayacağı-
Yalnızca asgari ücretin varlığının yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edildiğinden, her iki tarafın dava tarihindeki ekonomik sosyal durumlarının ilgili yerlerden resmi şekilde araştırılması gerekeceği-