Mirasbırakanın; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu söz konusu olduğundan, mirasbırakanın, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu şirketin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve mirasbırakanın şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın belirlenmesi; amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise; bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek mirasın hükmen reddine ilişkin isteğin reddedilmesi; değil ise, mirasbırakanın ölüm tarihi itibarıyla tespit edilen terekesi aktifinin, borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerektiği- Murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin açıkça borca batık olup olmadığı yeterince araştırılmadan mirasın hükmen reddine ilişkin davada karar verilemeyeceği-
İcra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde, mirasın reddedilmiş olduğu hususu maddi hukuka dayalı bir borca itiraz sebebi olup; olayda borçlu tarafından, takibin kesinleşmesinden önce, TMK'nın 606. maddesine göre alınan mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğine ilişkin sulh hukuk mahkemesi kararını, ödeme emri tebliğinden itibaren, yasal yedi günlük sürede icra dairesine bildirilmediği, bu durumda; takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının icra dairesine sunularak hacizlerin kaldırılmasının istenemeyeceği, buna göre; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dosya incelemesinde ... Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yazı cevabında murise ait ... plakalı aracın MTV borcu bulunduğunun beyan edildiğinden; yerel mahkemece murisin ölüm tarihi ............. esas alınarak muris adına kayıtlı araç olup olmadığı ilgili emniyet müdürlüğünden sorulmadan, davacının terekeyi sahiplenme anlamına gelebilecek davranışlarda bulunup bulunmadığı araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Yapılan araştırmalar sonucunda davacılar murisi ...’nun ölüm tarihi itibariyle terekesinin borca batık olduğunun anlaşılması halinde TMK'nin 605/2. maddesi gereğince davacılar tarafından mirasın hükmen reddedildiğinin tespitine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekeceği, davacı mirasçılar aleyhine yapılan .... İcra Müdürlüğü'nün ............... Esas sayılı icra dosyasından borçlu olmadıklarının tespitine, haciz işlemlerinin iptaline, maaş haciz kesintilerinin iadesine karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece davanın niteliği gereği davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama giderinden davalının değil davacıların sorumlu tutulması, davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekeceği-
davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunan üçüncü kişi ve bunlar tarafından devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmaları gerektiği, borçlunun ölümü üzerine mahkeme kararı ile murisin (Borçlunun) mirasını reddettiğinin anlaşıldığı, M.K.'nun 605 ve devamı maddeleri uyarınca zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekli olduğu, bu durumda, anılan mirasın reddi kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmesi halinde mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerekeceği-
Davalı borçlunun eldeki dava açıldıktan sonra vefat etmesi üzerine, mirasçılarının davaya dahil edildiği, mirasçıların mahkeme kararı ile mirası reddettikleri anlaşıldığından, mecburi hasım durumunda olan borçlunun mirasçılarının mirası reddetmeleri nedeniyle uyuşmazlığın medeni kanunun iflas hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği, bu durumda, mahkemece, mahallin sulh hakimine durum bildirilerek mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece borçlu için atanacak veya yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerekeceği, zira mirasın tasfiyesi işlemlerinin talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile re'sen yapılması gereken işlemlerden olduğu-
Kurum zararının ödetilmesi istemine ilişkin davada terekenin borca batık olup olmadığına ilişkin tüm delillerin toplanmadığı anlaşıldığından, mahkemece murisin vefat ettiği tarih itibariyle menkul ve gayrımenkullerinin bulunup bulunmadığının tespiti için ilgili tapu sicil müdürlüğüne, emekli maaşının tespiti için SGK'ya, vergi mükellefliğinin tespiti için vergi dairesine, üzerine kayıtlı aracın olup olmadığının tespiti için Emniyet Müdürlüğüne, bankalara, belediyelere vb. kurum ve kuruluşlara yazı yazılarak terekenin borca batık olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlular "terekenin borca batık olması" hususunda mahkeme kararı ile murisin terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile davacıların mirası hükmen reddine ilişkin kararı ibraz ederek icra emrinin iptalini talep etmiş olduğundan, mahkemece talep aşılmak suretiyle takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu, "icra emrinin iptaline" karar verilmesi gerektiği-
Bir mirasçının, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp tasarruflarda (tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden) bulunduktan sonra hükmen ret talebinde bulunamayacağı-
Davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama gideri ve harçtan davalıların değil davacıların sorumlu tutulması, davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının açılmasından sonra borçlunun vefatı ve mirasçıların mirası reddetmeleri üzerine, mirasın reddi kararı kesinleştiğinden, mahallin sulh hukuk hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-