İcra emrinin tebliğinden sonraki dönemde borcun ödendiği iddiasına dayalı itfa itirazına ilişkin davada, davacı-borçlunun 01.02.2012 günlü oturuma gelmediği, davalı yanın da davayı takip etmeyeceğini bildirdiği, 6100 s.HMK’nun 320/4.maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
35 ... ... plakalı aracın davalıya haricen satıldığı, davalıya haricen satışı yapılan aracın devrine karşılık senedin teminat senedi olarak verildiği, araç harici satış suretiyle davalıya satıldığından, satış sözleşmesi geçersiz olup geçersiz sözleşmede de herkesin aldığını iade ile yükümlü olması gerekeceği-
İİK. md. 67/2'ye göre alacaklı taraf olan bankanın kredi sözleşmesinin yapılması aşamasında borçluların kimliğini bilmenin bankanın yükümlülüğünde olması ve imzaların kime ait olacağını da bilecek durumda olmasına rağmen, alacaklı bankanın icra takibine başlaması ve borçluların itirazına rağmen itirazın iptali davası açmış olmasının alacaklının takipte haksız ve kötüniyetli olduğunu gösterir nitelikte olması nedeniyle alacaklı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen mutabakatnamede alacak belirlenmişse, bu belgenin imzalandığı tarih itibariyle, alacağın likit hale geleceği-
İ.lı işleme dayalı bir davanın kural olarak yazılı delille kanıtlanması gerekmekte ise de, inanç sözleşmesi, yazılı belge ile kanıtlanamadığına göre, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı halinde; inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği-
1086 sayılı HUMK'nın 12. maddesinin karşılığı 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyeceği-
Hukuk davalarında olduğu gibi, bir icra (veya iflas) takibinin esas bakımından başarı elde edebilmesi için ilk şartın, takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kimselerin (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m.58/1,2), o takipte gerçekten alacaklı ve borçlu sıfatını haiz olması gerekeceği-
Haciz yolu ile takipte vekaletname verip, ödeme emrine itiraz eden avukatın takip yolunun İİK'nun 43.maddesi uyarınca değiştirilmesi üzerine, iflas ödeme emrini tebellüğ etmesinde, yeni takip eski takibin devamı niteliğinde olduğundan bir usulsüzlük bulunmadığı- Davalı vekilinin, “icra takip dosyalarında müvekkiline iflas ödeme emirlerinin tebliğ edilmediği”ne ilişkin temyiz sebebinin bozma kapsamı dışında bırakılarak kesinleşmiş olması nedeniyle bu konuda davacı yararına usulü kazanılmış hak doğduğundan, bu aşamadan sonra Özel Daire'nin usulü kazanılmış hakka aykırı olarak karar düzeltme istemi üzerine onama kararını kaldırarak, bozma kararı vermesinin hukuken olanaklı olmadığı-
İhraç kararının iptali isteminden bağımsız ve ayrı bir talep niteliğinde aidat borcunun bulunmadığına ilişkin bir menfi tespit davasının açıldığı, 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince menfi tespit davası yönünden eksik harcın tamamlattırılması için davacı tarafa uygun süre verilerek, bu eksiklik giderildikten sonra, mahkemece, ihraç kararından ayrı ve bağımsız menfi tespit davası hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekeceği-
Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı/alacaklıda olup, alacaklının hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumunda olduğu, borçlunun bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmesi ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmesi halinde bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfetinin davacı borçluya düşeceği-