Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 8. maddesinde; sulh hukuk mahkemelerinde görülecek davalar sayılmış olup kınama ve kararın yayımlanmasına ilişkin uyuşmazlık, orada sayılan dava türlerinden hiçbirine girmediğinden davaya genel yetkili olan asliye hukuk mahkemesi olarak bakılması gerekeceği-
Dava konusu yayında, basının haber verme ve eleştiri yapma sınırları aşılarak, anlatılmak istenen konu ile ilgili olmayan sözlere yer verilmiş olup; bu sözlerin, davacı derneğin kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Siyasi bir kişilik olan davacının hakkında yapılan sert eleştirilere katlanması gerektiği, konuşmanın tümünün eleştiri sınırları içinde kaldığı-
Davalı şirkete ait bulunan sitede dava konusu edilen yayın yer almakta ve yargılama sırasında da bu yayına ulaşılabildiğinden davalı şirketin bu yayından sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Davalı-karşı davacının da kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu sonucuna varılıp Borçlar Yasasının 47. ve 49. maddeleri uyarınca, davalı-karşı davacı yararına da uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Devletin kadastro işlemlerinden sorumluluğunun kapsamı Medeni Yasa'nın 1007. maddesi kapsamında düşünüldüğünde, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği-
Dava konusu tutukluğunun devamına ilişkin karar ile davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürüldüğü; koruma tedbiri ile öngörülen amaç dışında sonuçlar meydana geldiği; eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı ve yeterli gerekçe de gösterilmediği, masumiyet karinesinin göz ardı edildiği; bu durumun, yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı olduğu ve ağır kusur oluşturduğu; HUMK'un 573/2. maddesi uyarınca da, davalıların sorumluluklarını gerektirdiği-
Davalı açıklamalarının davacının adil yargılanma hakkını ve masumiyet karinesini zedelediği, anayasada düzenlenen kuvvetler ayrılığı prensibi ve Anayasa 138/2. fıkrasındaki düzenlemelere aykırı davranıldığı, Adalet Bakanı olan davalının yargı görevlilerini etkilediği izlenimi yaratarak davacının, adil yargılanma yapıldığına olan inancının sarsıldığı, tüm bu hususların hukuka aykırılık oluşturması nedeniyle manevi tazminatın koşullarının oluştuğunun kabulü gerekeceği-
Davalılar tarafından somut bazı olay ve olgulara göre ileri sürülen şikâyet konuları, şikâyeti gerektirecek yeterli emarelere dayandığından, davacı hakkındaki soruşturma izninin iptal edilmiş olmasının, şikâyetin haksız olduğu sonucunu doğurmayacağı-
Davacı dava dilekçesinde, kabul edilecek manevi tazminata olay gününden itibaren avans faizi uygulanmasını istediğine göre kabul edilen manevi tazminata yayın gününden itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği; ayrıca, uyuşmazlık konusu olay haksız eylem niteliğinde olup taraflar arasındaki ilişkinin niteliği gereği olayda uygulanacak faiz ölçüsünün avans faizi olmayıp yasal faiz olacağı-