Dava konusu taşınmaz vergi borcunun doğumundan sonra borçlunun kardeşine K.’e devredildiğinden 6183 s. K. mad. 28/1 uyarınca tasarrufun hükümsüz olduğu ve yine taşınmazın bu kez yeğene satışının da anılan Yasanın 30. maddesine göre iptali gerektiği bu hali ile davalıların haksız oldukları sabit olduğundan, kamu borcunun yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle konusuz kalan davada yargılama giderinin davalılar aleyhine hükmedilmesi gerektiği-
Mahkemece öncelikle vergi borcuna ilişkin davaların kesinleşmesi beklenerek bilirkişiden davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan hem davalı gerçek kişinin kesinleşmiş vergi borcu miktarının, hem de davalı şirketin vergi borcu miktarı ve hangi döneme ait olduğu, şirketin vergi borçları nedeniyle davalı borçlu gerçek kişi hakkında 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi gereğince takip yapılıp yapılmadığı hususunda ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dosya kapsamından ve tarafların beyanlarından davalı borçlunun iplik işiyle, davalı üçüncü kişinin ise kumaş boyama işiyle uğraştığı anlaşılmakla, mahkemece davalıların şirket merkezleri ve fabrikalarının bulunduğu yerleri tespit edip, aralarında ticari ilişki bulunup bulunmadığı konusunda ticari defterlerini bilirkişi vasıtasıyla inceleterek, ayrıca spor kulübünde hangi tarihler arasında yönetim kurulu üyeliklerinin bulunduğu da tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-
Mahkemece görevsizlik kararı verilebilmesi için dilekçe teatisi aşmasının tamamlanmasının zorunlu olduğu-
TBK 19'a dayalı iptal davasında taraflar tacir olsa da genel mahkemelerin görevli olduğu-
Borçlu A.Ş'in kurucu ortaklarından biri olan davalı limited şirketinin dava konusu parseli aynı şirketten satın alırken İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmemesinin mümkün olmadığı- Takibe konu ilamda alacağın dayanağı eser sözleşmesi olup borcun doğum tarihi kesinleşen ilam ile bu eser sözleşmesinin tarihi olduğu ve aksinin tanık beyanları ile ispatının mümkün olmadığı- Satışı borcun doğumundan önce olan taşınmazlar ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile zorunlu dava arkadaşı olan üçüncü kişilerin davaya dahil ederek taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra İİK'nun 278-279 ve 280 koşullarının önce davalı borçlu ile üçüncü kişiler arasında gerçekleşip gerçekleşmediği, sonra da dördüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı araştırılarak, iyiniyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK. mad. 283/2 uyarınca davanın bedele dönüşeceği de dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişilerin dava konusu taşınmazları borçludan olan alacaklarına mahsuben devir aldıklarına yönündeki beyanları dikkate alındığında, tasarrufun İİK. mad. 279/2-2 gereğince, mutad ödeme dışında yapılan ödemelerin bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Davaların birleşmesi halinde her bir dava bağımsız bir dava olma özelliğini devam ettirdiği gibi davalı üçüncü kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığından, yargılama giderinin herbir üçüncü kişinin yaptığı tasarruf yönünden takip konusu alacak ile tasarrufun yapıldığı tarihteki tasarruf miktarında hangisi az ise o değer üzerinden ayrı ayrı yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, mahkemenin önce dava koşullarının var olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapması, olmadığının tesbiti halinde davanın ön koşul yokluğundan reddi ile yargılama giderinin davacı aleyhine hükmederek, davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmetmesi, dava koşullarının varlığı halinde ise dava konusu borcun yargılama sırasında ödenmiş olması nedeni ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, HMK. mad. 331 uyarınca, tarafların haklılık durumları konusunda bir değerlendirme yaparak, vekalet ücretinin AAÜT‘nin 6. maddesi gereğince nisbi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerektiği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça (TBK. mad 19 gereğince) "muvazaa" hukuksal nedenine dayanması durumunda, mahkemenin hukuki tavsif yapamayacağı ve bu durumda mahkemece davanın (İİK. 277 vd.) tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilemeyeceği-
İİK mad. 277 vd gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği- Mahkemece, davalı borçlu ve davacı alacaklı arasındaki borç ilişkisinin gerçek bir borç olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-