Dava konusu payın satışıyla ilgili olarak önalım davasının kabulüne karar verilmesi durumunda, dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine geçecekse de, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım bedeline yöneleceğinden, alacaklının alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil imkânına sahip olacağı, bu nedenle, görülmekte olan önalım davasının sonucu, tasarrufun iptali davasının sonucuna esas olacağından, bu davanın tasarrufun iptali davasının sonucunu beklemesi gerekmeyeceği-
Faktöring sözleşmelerinde, borcun doğum tarihinin faktöring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğundan, bu tarihten sonra verilen senetlerin/çeklerin ödenmemesi halinde, borçlu tarafından bu tarihten sonra yapılan tasarrufların(devirlerin) iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekeceği- HMK'nın 389. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu olan mal, hak ve alacaklar üzerine ihtiyati tedbir konulması mümkün olup, somut olayda davacının yapılan tasarrufun iptali ile tapu kaydının ve N1 plaka sayılı aracın sicil kayıtlarının eski hale getirilmesi, satış işlemlerinin iptalini istediği, buna göre davacının tedbir konulmasını istemiş olduğu taşınmaz ve N1 plaka sayılı aracın davanın asıl konusunu oluşturduğu anlaşıldığından, davacının 21/02/2019 günlü dilekçesi ile kayıt maliki olan K1'in de davaya dahil edilmesini talep etmiş olması bu kapsamda adı geçenin dava dilekçesinin de mahkemesince tebliğine karar verilmiş olması nazara alındığında yukarıda açıklanan HMK 389 maddesinin yasal koşullarının oluştuğu anlaşılmış olup, bu nedenle Mahkemesince dava konusu edilen taşınmaz ve araç üzerine ihtiyati tedbir konulması gerektiği halde söz konusu taşınmaz ve aracın dava konusu olmadığı gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Davacının alacağı için aynı taşınmaz ile ilgili, iki farklı kişi (davalılar) sorumlu tutulduğuna göre; mahkemece taşınmazın değerini aşmamak ve tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıların müşterek müteselsil sorumluluğuna karar verilmesinin gerektiği-
Somut uyuşmazlıkta, davanın 51.000 TL değer üzerinden harç yatırılarak açıldığı, karar harcının da bu değer üzerinden alındığı, tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile takip konusu alacaktan hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturacağı- HMK. mad. 120 uyarınca davanın başında yatırılması gereken ve harcın da dahil olduğu avansın eksik olduğunun anlaşılması halinde, mahkemece davacıya eksikliği tamamlanması için iki haftalık süre verileceği, harç eksikliğinin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılamasına karar verileceği- Dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değeri belirlenerek alacak miktarına göre hangisi daha az ise o değer üzerinden, vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 2012/4938 esas 2012/7377 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ihtiyati tedbirin ihtiyati haciz hükmünde olamayacağı ve sıra cetvelinde yer alamayacağı açık olup, bu durumda şikayet olunan şirketin alacaklı olduğu tasarrufun iptali davasında konulan 26/08/2013 tarihli tedbirin sıra cetvelinde nazara alınmaması gerektiği- Tasarrufun iptali davası yargılaması sırasında 12/12/2016 tarihli ara karar ile tedbirin ihtiyati haciz mahiyetinde olduğu belirtilmiş ise de, esasen bu anlatımın verilen tedbiri ihtiyati hacze dönüştürmeyeceği, bir an için dönüştüreceği düşünülse dahi ara kararın verildiği 12/12/2016 tarihinden evvel şikayetçinin araçlar üzerine 21/09/2016 tarihinde haciz koydurduğu anlaşıldığından düzenlenecek sıra cetvelinde şikayetçinin ilk sırada yer alması gerekmektiği-
Borçlu adresinde düzenlenen ve "borçlunun 2 ay önce adresten taşındığının" belirlendiği haciz tutanağı ile -temyiz dilekçesi ekinde sunulan- "haczi kabil mal bulunmadığı" belirtilen sonraki haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
İİK.nın 281/2 maddesi uyarınca, 'hakimin, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği- Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunacağı- Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği-'İhtiyati haciz kararlarının 'esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar' olduğu- Diğer bir anlatımla ihtiyati hacizin, 'devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu'- Genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınmasının öngörülmüş olduğu- Bu nedenle davacı tarafın %15 teminat karşılığı talebin kabulüne karar vermek gerekeceği-
Bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayan hakimin hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu (HMK. mad. 33)- Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, davanın niteliği itibarıyla TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası olması halinde, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı ve davanın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davanın TBK. mad. 19 uyarınca açıldığının kabulü ile dava dilekçesinde gösterilen ecirimisile ilişkin dava dosyasının akıbeti araştırılıp, kesinleşmesi beklenerek, maddi ve hukuki olgulara göre değerlendirme yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun aciz halinde bulunup bulunmadığının, davalı borçlunun beyan edildiği gibi üzerine kayıtlı traktörü ya da alacağı karşılayacak bir malvarlığı bulunup bulunmadığının mahkemece araştırılması gerektiği-